Paylaş
Bebek-Lucca’da sanatçıların işlerinin sergilendiği Art Project var da, Emirgan-La Boom geri kalır mı? Derhal La Boom Studio adında bir konsept oluşturuldu, ilk konuğu da sualtı nü fotoğraflarıyla Dilan Bozyel. Önceki gün açılan sergi nisan sonuna kadar gezilebilecek.
La Boom’un yaptığı, ‘rakip ne yapıyorsa aynısını kopyalama’ olarak görünebilir ilk bakışta. Ama işin aslı öyle değil. Sanat, şehirde bir süredir yemeklerin salçası, partilerin kokteyli, müziklerin mezesi, dansların pisti... Halimiz harap: Yemeğin içinde Anish Kapoor, partinin fonunda bir Fikret Mualla yoksa ne yediğimizden lezzet, ne dansımızdan zevk alır olduk. Onun için Changa’nın yemek-sanat buluşmaları, bunun için Beyoğlu 8‘de sanatçı ismi taşıyan kokteyller: Monet şurubu!
İş yapıyor, seks kadar sanat da satıyor. Çarşamba akşamı Elgiz/PROJE 4 L Müzesi’nde ‘Genç Koleksiyonerler Sergisi’ ve bir kokteyl yapıldı, İstanbul’un bütün yuppie koleksiyonerleri, bohem sanatçıları oradaydı. Magazin deyişiyle tam bir iş-sanat-cemiyet buluşması!
Bunların hemen hepsi ‘By invitation only’ partiler. Ya bizzat ev sahibi tarafından aranacak ya da cebinize gelen SMS’le gireceksiniz partiye. Aslında haksız da sayılmazlar. Hadi Füsun Eczacıbaşı, Galata’da sanat eserleri için ayırdığı özel mekânında veriyor partilerini diyelim. Ama bir Tansa Mermerci evini açıyor verdiği sanat kokteyllerine. Elbet kendisi karar verecek kimin girip, kimin girmeyeceğine...
Prada’nı çekip gidemezsin
En kalabalığına maksimum 150-200 kişi katılıyor. Sanat partilerinin vazgeçilmezleri ‘göz önünde sosyetik’ değil, hali vakti yerinde ama cool tipler: Sarp Evliyagil, Leyla Alaton, Ece Sükan, Haluk Akakçe, Leyla Alaton, İnci Aksoy, Ömer Koç...
Ama öyle üstüne Prada’yı çektiğin gibi gidemezsin; kıyafetin de tasarım olmalı. Önceki hafta Emre Dökmeci, Ankara CER Modern’de sergilenen koleksiyonu için Ramada Oteli’nin No:4 salonunda bir parti verdi mesela. Bırakın davetlileri, garsonların yüzleri bile boyanmıştı sanat uğruna. Servis tabağı yerine de resim paletleri kullanılmıştı.
Sergi açılışlarında şarap, after partilerinde viski ve vokta içiliyor. Ama viskiyse Mc Allen, votkaysa Belvedere gibi özel olacak markası, butik duracak havası. Sonra eğer koleksiyon mavi parçalardan oluşuyorsa mavi, yeşil parçalardan oluşuyorsa yeşil kokteyller kalkıyor/çınlıyor/tokuşuyor sanata ve sanatçıya...
Eğer galeriler parti veriyorsa çoğunlukla Karaköy, Asmalımescit bohem mekâkanlar tercih ediliyor. Hatırlarsınız Bienal partilerinin bir kısmı Karaköy Lokantası’nda yer almıştı. Eğer parti ya da kokteyl değil daha ağır bir yemek verilecekse adres çoğu zaman Akaretler Vogue Restaurant. Ama çoğunlukla o dönemin en yeni bar ve restoranları tercih ediliyor: Beyoğlu Mama Shelter, Galata Zelda Zonc, Şişhane Pop, Nişantaşı Biber, Karaköy Gaspar...
Dünyanın en muhteşem sanat partileriyse Art Basel Miami ve şaşıracaksınız ama Art Dubai’de. Bu günlerde Art Dubai sürerken kaçırdığınız partileri bir düşünün. Jet sosyete özel jetleriyle gidiyor bu partilere. Ama unutmayın ‘çağdaş’ bile olsa sanatta ‘klasik’, klasiktir. Mesela Damien Hirst’ün Londra’da restoran-barı ‘Pharmacy’ (Eczane)... İçkinizi deney tüplerinde içiyorsunuz ama varsın olsun... Gelecekte neyin bir klasik olacağını bugünden kim bilebilir?
Paylaş