Paylaş
Tartışmanın fitilini üç ay önce bir modacı ateşledi: Raşit Bağzıbağlı. Hande Yener, Demet Akalın, Hadise, Gülşen gibi popçular için “Giydikleri iç çamaşırına benziyor.
Bu da kalite algısını aşağıya çekiyor, basitleştiriyor” dedi.
Fakat yaklaşık bir ay sonra Defne Samyeli için öyle bir transparan sahne kıyafeti tasarladı ki birçok kişi benzer şeyleri ona da söyleyebilirdi.
Tartışmaya geçen hafta şarkıcı Burcu Güneş de katıldı:
“Sapkınlık. Şatafatla boyanmaların, sapık ruhları. Kese dolduranların karşılıklı oyunlarını, pişkin egolarını izliyoruz.”
Burcu Güneş’i anlamakta zorluk çektiğimi belirten bir yazı yazdım.
Çünkü Google’a ismini yazdığınızda bahsettiği meslektaşlarını aratmayacak kıyafetleri olduğunu görüyorsunuz.
Burcu Güneş aradı. Kısaltarak aktarıyorum, meramını şöyle anlattı (ya da benim aklımda bunlar kaldı):
“Siz medya olarak ‘popun kralı’, ‘popun kraliçesi’ diye sürekli aynı insanları öne sürüyorsunuz. Bu esnada diğer değerli müzisyenlere haksızlık oluyor.”
Söylediklerinde çok haklı olduğu bir nokta var ama o, ayrı bir yazının konusu.
Sahne kostümü tartışmasında topa en son İzzet Yıldızhan girdi:
“Burası Türkiye! Biraz topluma göre yaşamaları lazım. Sahne adabı diye bir şey var. Külotla da mayoyla da sahne çıkmayın bir zahmet.”
İzzet Yıldızhan’ın ne kadar “topluma göre” yaşadığına hiç girmeyeceğim.
Ama “Burası Türkiye” diye başlayan tavrı var ya... İşte bu en büyük dışlayıcılık.
Çünkü 80 milyonluk bir muazzam bir coğrafyadan bahsediyoruz.
Orası Türkiye’yse, burası neresi?
Şurası Türkiye’yse, öbür taraf ne?
İbrahim Tatlıses ne kadar Türkiye’yse Zeki Müren de o kadar Türkiye.
Ahmet Özhan da Türkiye, Ajda Pekkan da...
Tarkan da, Yusuf Güney de.
Bir uçta Bülent Ersoy, öbür uçta Ahmet Kaya...
Bunlardan biri şovuyla ön plana çıkacak, öbürü sesiyle, bir başkası besteleriyle, bir diğeri kimliği, kişiliğiyle.
Hepsinin yeri, kıymeti, alıcısı, hayranı farklı farklı.
Zaten normali de bu. Bütün dünyada böyle.
Papyonlu Frank Sinatra da olacak, deri kıyafetli Michael Jackson da.
Lady Gaga etten kıyafet giyecek, Norah Jones ev haliyle sahne alacak...
Bırakalım insanlar nasıl var olmak istiyorlarsa öyle olsunlar.
Zaten bir yanlışları olursa o hatanın biletini yine izleyicileri keser.
Nihayetinde kimse kimseyi zorla konsere götürmüyor.
Hande Yener’in cevabı da yenilir yutulur cinsten değil
İzzet Yıldızhan ve Burcu Güneş’in bu açıklamalarına Hande Yener’den çok ağır bir cevap geldi:
“Ülkeye rezil olanlar ahkam kesiyor. Bir de deneyip deneyip bir şey olamayanlar. En çok da bunlara gülüyorum. B12 kullanın. Google’da geçmişi sildirin. Kostüm otoritecikleri...”
İzzet Yıldızhan’la Nihat Doğan’ın geçmişteki ‘otel macerası’nı işaret etti bu açıklamasıyla.
Keşke “Vitamin kullansınlar” deyip zekâlarıyla alay etmek yerine...
“Konserime gelip memnun kalmadılarsa bilet ücretlerini hemen iade edelim” profesyonelliğini gösterebilseymiş.
DiCaprio örneği
Bir sanatçı elbette öncelikle kendi kitlesine karşı sorumlu. Gidişini, gidişatını en başta hayranları, onu sevenler sorgular.
Ama bunun dışında topluma, hatta dünyaya karşı da sorumlulukları var.
Mesela Leonardo DiCaprio... “Diriliş” (The Revenant) filmiyle Oscar alan oyuncu, ödül konuşmasını iklim değişikliğine ayırmıştı.
Ayrıca #SaveEboForest (Ebo Ormanı’nı Kurtarın) kampanyasına destek vermiş, Kamerun’daki bu özel habitatın korunması için çaba sarf etmişti.
Bu öncü tavrından dolayı da bilim insanları yeni keşfettikleri bir ağaca onun ismini verdiler: “Uvariopsis dicaprio”...
Gönül ister ki bizim sanatçılarımızı da böyle vatana, millete, dünyaya hayırlı işlerde görelim.
Düşünsenize ne güzel olurdu: Yıldızhan papatyası, Hadise bülbülü, Gülşen mercanı...
Ama nerede? Tribünlere oynayan ucuz polemiklerle gündem olmak daha kolaylarına geliyor herhalde...
Paylaş