Nükhet Duru-Ali Kocatepe polemiğinde nerede durmalıyız?

◊ Ali Kocatepe haklı:

“Uzun yıllardır emrivaki yaparak bitmiş işlerle karşıma çıkıyor. Şarkılarımla ilgili projelerini önceden paylaşması gerektiğini anlattım. Ama uyarılarımı dikkate almadı.”

Ama Nükhet Hanım, izin almadan da kimsenin şarkısı-bestesi kullanılmaz ki...

Siz belli ki projenin heyecanına kaptırmışsınız kendinizi, gerisini sonra dostlukla, tatlılıkla, işve-cilveyle hallederim diye düşünmüşsünüz.

Evet, hepsinde çok kuvvetlisiniz ama demek papaz her zaman pilav yemiyor.

◊ Demet Akalın haklı:

“Nükhet Duru’nun belgeselini seyrediyorum şu an. Böyle sesler olmasa şarkıları büyük kitleler nasıl duyar bilemedim...”

Evet, şarkıda yorumcu çok önemli, Aynı parçayı bir kişiden çok sevip, bir başkasından itici bulabiliyoruz.

Hatta bazen eski bir şarkıyı yeni bir yorum kazıyor kalplerimize.

Hatırlayınız:

Sezen Aksu- Hakim Bey - Mehmet Erdem...

◊ Deniz Seki de Akalın’la aynı kafada ve haklı:

“Esere hayat veren yorumcudur. Onun ruhu, ifade edişi, kalbe dokunuşu, yorumcunun esere hayat veriş şeklidir.”

İyi de telif hakları diye de bir şey var. Siz hiç kimsenin bestesini izinsiz kullanmaya kalktınız mı Deniz Hanım? Okusanız ne olurdu, hiç düşündünüz mü?

◊ Ali Kocatepe haklı:

“Albümde kullanmak istediği üç şarkıma izin vermeyeceğimi bildirdim. Hangi izni verdim ki geri çekeyim?”

◊ Cahit Berkay da ona destek veriyor, o da haklı:

“Her yorumda eser sahibinin izni şarttır. Nükhet buna uysaymış keşke.”

Kullanılmasına izin verilmeyen üç şarkı şunlar: 

“Melankoli”, “Ben Sana Vurgunum” ve “Benimsin Diyemediğim”...

Kocatepe’nin, bu şarkılardaki düetleri beğenmediği için şarkıları çektiği söylenmişti. Ünlü besteci şimdi diyor ki “Hiç izin vermedim ki geri çekeyim”...

◊ Selda Bağcan da haklı:

“Bu konuda yorum yapamam. Her ikisi de arkadaşım. Aralarında anlaşarak çözümlesinler.”

◊ Kenan Doğulu da aynı şeyi söylüyor:

“İki eski dost, iki dev müzik insanı. Bizlere söz söylemek düşmez.”

Hakikaten doğru ya. İşin içinden böyle sıyrılıp çıkmak da var.

Ne şarkılar bizim ne albüm... Koca koca sanatçılar, kendi aralarında anlaşsınlar bir şekilde.

◊ E ama biz de haklıyız...

Bugün yaşananlar tıpkı bir dönem büyük müzisyen Kayahan ile Nilüfer arasındaki sürtüşmedeki olduğu gibi. Onlar kinlenip davalaşıyorlar, birbirlerinin işlerine takoz koyuyorlar, arada olup bitene üzülen de şarkılardan mahrum kalan da biz oluyoruz.

Cem Yılmaz’ın kilosu projeye göre değişiyormuş

Cem Yılmaz sosyal medya hesabından “ilk audition”ını paylaştı. Güya sektörde iş bulmak için başvurmuş... Sağdan, soldan, önden fotoğraflarını çekip soruyorlar: Hangi filmlerde bulundunuz?

Sayıp döktürüyor Cem Yılmaz: “Her Şey Çok Güzel Olacak”, “G.O.R.A.”, “A.R.O.G”, “Organize İşler”...

Şunda başrol, şunda yönetmen, şunda hem oyuncu hem senarist...

Soruyorlar: “Hiç reklam deneyiminiz var mı?”

Yine döktürüyor: “Panasonic, Mavi Jeans, İş Bankası, Türk Telekom... Her birinden 10-15 bölüm çekilse... 150-200 reklam” diye cevap veriyor.

Son olarak konu, birkaç yıldır vermek konusunda çok cimrileştiği kilolarına geliyor.

İşte orada kekeliyor: “Değişiyor... Proje gelirse kilomu değiştiririm...”

Tabii yazınca aynısı olmuyor; siz en iyisi Instagram hesabından açıp kendiniz izleyin: @cmylmz

Karıncalar miracesi İrem Derici

Filler padişahı ordusunu arkasına almış, ilerlemekteymiş.

Karşısına kendi ordusuyla karıncalar padişahı çıkmış.

Filler padişahı sormuş: “Neden durduk?”

“Önümüzde karıncalar padişahı var ama yol vermiyor” demiş komutanları.

Filler padişahı, karıncalar padişahının yanında eşinin olup olmadığını sormuş.

Komutanları, “Kraliçe karınca da yanında” diye cevap vermiş.

“O zaman etraflarından dolaşın” diye emir vermiş filler padişahı...

Kıssadan hisse...

Şarkıcı İrem Derici geçen hafta arkadaşlarıyla maskesiz/mesafesiz Caddebostan sahilinde görüntülenmiş, bu durum sorulunca da gazetecilere sert çıkmıştı.

“Bu sizin göreviniz değil. Gidin, nereye istiyorsanız şikayet edin” minvalinde şeyler söylemişti. İşin rengi sonradan ortaya çıktı: Meğer yanında 22 yaşındaki çıtır oyuncu sevgilisi Emre Aslan varmış.

Gazeteci arkadaşlar ya durumu bilmiyorlardı ya da karınca ile filin hikâyesini.

Yoksa etraflarından dolaşmazlar mıydı?