Paylaş
Bahariye Caddesi, Kadıköy’ün İstiklal Caddesi...
Tıpkı İstiklal gibi:
Trafiğe kapalı, hatta tramvayı bile var.
Tek fark, Altıyol’daki Boğa heykeli.
Boğa, borsa jargonunda ‘yükseliş’ demek. Kadıköy’ün istikbali mi dersiniz?
***
Sokakları, caddeleri geziyorsunuz; içiniz açılıyor.
İstiklal ne kadar Ortadoğulu’ysa, burası o kadar yerli, İstanbullu.
Beyoğlu’nda üç kafe, iki kitapçı, bir sinema kapanıyorsa; burada her birinin yerine 5’er 10’ar tane açılıyor.
Hepsi tıklım tıklım, önlerinde kuyruk var ama hiç itişmeden, kakışmadan.
Vasatın vesayeti bayrağını şehrin bütün burçlarına çekerken, Kadıköy bu ‘sakin karizma’yı yaratıyor.
Üstelik Beyoğlu bilmişliğine/Etiler şımarıklığına hiç tenezzül etmeden.
***
Dediğim gibi Bahariye bu güzel semtin kalbi. Ve o kalp şu anda çok hızlı atıyor.
Kadıköy Sineması ise tam cadde üzerinde, buranın en eski sinemalarından.
1964’te açılmış. Mimar Melih Koray öyle inşa etmiş ki İtalya’dan tasarım ödülü almış.
Uzun yıllar hem sinema hem tiyatro olarak hizmet vermiş. Devekuşu Kabare, Nejat Uygur, Genco Erkal kumpanyalarını ağırlamış.
Son yıllarda kiracılar pek kıymetini bilememiş ama salonun işletmesi artık tekrar mal sahibi ailenin elinde.
***
Bir yandan harıl harıl
tadilat yapıyorlar, bir yandan da İKSV, Başka Sinema gibi kuruluşlarla işbirliği yaparak burayı kültür-sanat merkezine dönüştürüyorlar.
İstanbul Film Festivali filmleri artık burada gösterilecek.
Sergiler, kitap-sinema söyleşileri yapılacak.
Salonun 35 milimetrelik dört makinesini de onarmışlar.
Pikaptan plak dinler gibi, o eski pırpırlı makinelerden film izlenebilecek.
Ne güzel değil mi?
15 dükkanlık yeriniz olsa kaça verirsiniz?
Kadıköy Sineması’nda bu hafta ‘Ben Tonya’, ‘Beni Adınla Çağır’ ve ‘Paramparça’ filmleri vizyonda. Etkinlikleri www.kadikoysinemasi.com adresinden takip edebilirsiniz.
Sinemanın sahibi Funda Hanım’a soruyorum: “Yahu size ne kültürden, sanattan? Şurayı bozsanız en az 10-15 dükkân çıkar. Cadde üstü, dünyanın kirasını alırsınız...”
Funda Hanım Üsküdar Amerikan, Boğaziçi mezunu, çok hoş bir hanım.
“Evet ama” diyor, “Her şey ticaret değil ki. Rahmetli babam (Erol Kocadağ) , sinema ve tiyatro tutkunu olduğu için burayı yapmıştı. Bize de ‘Ben ölene kadar böyle kalsın, sonra ne istiyorsanız yapın’ demişti. Onu geçen yıl kaybettik ama mirasını yaşatmak istiyoruz. Onun için kolları sıvayıp işe giriştik...”
Sosyologların Kadıköy yükselişi için yüzlerce açıklaması olabilir.
Ama bence Kadıköy’ü Kadıköy yapan asıl bu anlayış, bu ruh.
Kalem kırmak, yumurta kırmaya benzemez
‘Yemekteyiz’ yarışmasına ne zaman denk gelsem, saplanıp kalıyorum. Acayip bir format: İnsanların göz göre göre nasıl yalan söyleyebildiğini falan
izliyorsunuz, çok eğlenceli. Onur Büyüktopçu adında sempatik, sevilen de bir sunucusu var.
Fakat Onur Büyüktopçu Ekşi Sözlük’te kendisini eleştiren birini programdan tehdit etti.
Üstelik “Kalemini kırarım” gibisinden çok başka yerlere çekilebilecek bir dille. Kendisine yapılan eleştiriyi okudum, ‘sözlük dili’yle yazılmış, öyle hakaret sayılabilecek bir şey de yok.
Göz önünde işler yapan insanlar, bu tür eleştirileri de baştan kabul etmiş sayılırlar.
Beğenen de olacak, yerin dibine sokan da.
Üstelik ‘kalem kırmak’ ne demek? Burası Teksas mı?
Onur Büyüktopçu bildiğim kadarıyla İngiltere’de eğitim almış, devlet tiyatrosu sanatçısı. Herhalde hatasını anlayıp bir açıklama yapacaktır.
Paylaş