Paylaş
Bugün ikinci doz BionTech aşımı vurulacağım.
İlk aşı, akşamında hafif sersemlik, sabahında da hafif kol ağrısı yapmıştı.
İkinci dozun biraz daha sert geçeceğini söylüyor olanlar. Grip gibi oluyormuş.
O kadarına can feda.
Yeter ki korona olmayayım. Daha mühimi, başkasına bulaştırmayayım.
Yaşadığımız kapkaranlık aylardan sonra haberler öyle aydınlık ki...
Aşılamada rekor üstüne rekor kırıyoruz. Bu gidişle çok yakında salgının da belini kıracağız. Bütün dünyayı titreten bu felakete karşı, başka ülkelerle kıyasladığımızda...
Aslında alnımızın akıyla çıkıyoruz bu savaştan.
Benzer nüfusta, benzer iklim ve coğrafyadaki ülkelerden çok daha az kayıp verdik pandemide.
Biz 50 bin insanımızı kaybettik. İspanya 80 bin. İtalya 125 bin...
Bunda en büyük pay sağlık çalışanlarımızda.
Hemşiresi, hasta bakıcısı, hadamesi, aile hekimi, pratisyeni, doktoru, profesörü... Gece-gündüz-mesai demeden, insanüstü koşullarda çalıştılar.
İnsana nasıl güven veriyor değil mi, böyle özverili bir “yeşil ordu” kurabilmiş olmamız.
Bize böyle miras bıraktıkları için, her şeyden önce onları yetiştiren hocaların ruhları şad olsun.
Sonra başta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olmak üzere, bilim kurulu üyeleri, bütün sağlık bürokrasisi...
Tabii ki biz de gelgitler yaşadık. Ama farkında mısınız, onlar sayesinde ABD, Brezilya gibi “maske tak/takma” tartışmalarıyla hiç vakit kaybetmedi ülkemiz. En başından beri tıbbın, bilimin emrinde oldu.
Kaybımız çok, acılar derin. Ama şu aşı meselesinden başarıyla çıkarsak zafere de bir o kadar yakınız.
Eminim yaparlar
Gururumuz iki kişi sayesinde daha da büyük. Küresel felakete karşı geliştirilen en etkili aşılardan birini iki Türk yaptı: Özlem Türeci ve eşi Uğur Şahin.
Aşılama öncesi günlük kayıplarımızı hatırlayın. Şimdi dörtte birine, günde 70’lere indi. Aşı tedariki sayesinde binlerce insanın hayatını kurtardılar.
Karı-koca “Türk Curie”ler denecek popülariteye ulaştılar.
Buldukları aşı sadece koronaya karşı değil, Avrupa’daki “yabancı düşmanlığı”na, islamofobiye karşı da mücadele veriyor.
Time’a kapak oldular.
Biz dışarıdan gelenler sadece “problem” değiliz, aynı zamanda “çözüm” de olabiliyoruz diyorlar.
Zenofobiklerin kafasını allak bullak ediyorlar.
Doğdukları, yetiştikleri topraklara sadakatlerini de insanımıza aşı tedariki konusunda öncelik tanıyarak kanıtladılar.
Türkiye’de günlük 1 milyon aşılama sayılarına eriştiysek onların sayesinde.
Bizim de toplum olarak onlara minnetimizi, vefakârlığımızı göstermemiz lazım. Ama n’olur heykellerini dikmeyelim.
Örneklerle sabit, bu konuda çok da becerikli olmadığımız aşikâr.
Keşke bir üniversiteye ya da en azından bir tıp fakültesine isimlerini versek...
Yarın öbür gün, “Okuduğum okula adını veren bu Uğur ile Özlem kimmiş?” diye merak edecek öğrencilere ilham verse...
Hatta kendi isimlerini alan fakültelerde gelip ders verseler...
Şirketleri BionTech ile o üniversite ortak program yürütse...
Başarılı talebeler BionTech’te iş bulabilse...
Hatta eldeki verileri, teknolojiyi Türkiye’ye transfer etseler...
Almanya’da Türkler en güvenilen aşıyı bulmuşken, bu kazanım hoop diye “bedavaya” kucağımıza düşüverse...
İçimden bir ses “Eminim, yaparlar” diyor.
İstanbul’un maşallahı var
Darısı bu yıl yağış eksikliği çeken başkentin başına.
Küresel ısınma öyle bir hal aldı ki gökten gelen “son dakika kıyağı” olmasa...
20 milyonluk kentte...
Tankeri geç...
Bir maşrapa su için birbirimizi yiyeceğiz.
Girip girip İSKİ’nin baraj doluluk oranlarını kontrol ediyorum.
Geçen yıl bu zamanlar yüzde 64’müş. Bu sene yüzde 74.
Bir senelik fark güzel ama son 10 yılın ortalamasının altındayız.
Neyse ki haziranı devirdik, dışarıda hâlâ yağmur yağıyor.
Nasıl seviniyorum.
Yarın tekrar bakacağım doluluk oranlarına.
Yağdır Mevlam su! Mümkünse başkentimize de.
Sen ne güzel bir insansın
Geçirdiği kalça ve beyin ameliyatlarından sonra yürüme güçlüğü çektiği için “Eski günlerimi özledim. Rüyalarımda hep koşuyorum” diyen Fatma Girik...
Paylaş