Paylaş
Ne demek bu?
Özetle şu: “Şarkı benim de içime sinmedi. Kabul, başarısız. Ama arkadaşımı kırmamak için çıkardım...”
Arkadaş kim? Fettah Can’ın eşi, şarkı yazarı ve prodüktör Cansu Kurtçu.
Mesele Cansu Kurtçu’ya da soruldu, o da şu cevabı verdi:
“Bana 1.5 sene önce nakarat göndermişti, ‘Lütfen bunu yaz’ diye. Tabii ben de arkadaşımın isteğini kıramam. O öyle istedi. Demet’in çıkaracağını düşündüğüm bir şarkı değildi...”
Haydaa... Biri “arkadaş hatırına” şarkı yapıyor, öbürü de yine “arkadaş hatırına” şarkıyı çıkarıyor.
E n’oldu şimdi?
Kabahat dinleyicinin mi?
Ama devamı var. Cansu Kurtçu diyor ki:
“Türkiye’de herkes Mariah Carey, herkes Celine Dion. Biz kötü şarkı yapıyoruz!”
Bu ne demek?
Özetle, “Sen çok büyük şarkıcısın da bizim yaptığımız şarkı mı kötü” demeye getiriyor. Masa altından tekmeleşme yani...
Daha da devamı var:
“Demet, ‘Arkadaşımın hatırı için çıkardım’ demiş ama kimse hatır için bir şarkıya bu kadar para harcamaz. Yani öyle bir dünya yok” diyor Kurtçu.
E doğruya doğru ama şimdi.
Stüdyo, telif, dağıtım, tanıtım bir ton para. Ayrıca kariyerine de kötü bir şarkı koymanın dayanılmaz ağırlığı var.
Hatır gönül için yapılacak şey mi bu?
Bir de tam tersi ihtimali düşünelim. Diyelim ki şarkı patladı, yer gök “Bana Yolla” diye yıkılıyor...
O zaman da “arkadaş hatırına” denecek miydi?
Uçağa binip inmek bir kültür meselesidir
Salı günü United Airlines’ın yeni uygulamasından bahsetmiş, “Keşke bizim havayolları da bu yönteme geçse” demiştim.
Olay özetle şu: Uçağa önce pencere kenarında oturan yolcuları alıyorlar. Böylece sonra gelen pencere yolcusu yerine geçmek için diğerlerini kaldırmıyor. Koridoru tıkamıyorlar, biniş süresi 2 dakika kısalıyor.
THY’den emekli yer işletme başkanı Halit Ürkmezgil’den bir mail aldım. Hem hak verdim, hem şaştım kaldım:
“Savaş Bey kardeşim, devamlı okurunuzum, iyi günler. 8 sene başkanlık yaptım. Uçak hazır olduğunda anons yapıyorduk. İnanın, en az üç kere tekrarlıyorduk: Sayın yolcularımız, öncelikle koltuk sırası 20 ile 25 arası olanlar gelsin. Bir bakıyorsunuz 7’nci sırada oturacak yolcu koridoru kesmiş koca el bagajını üst dolaba yerleştirmeye çalışıyor. Tabii diğer tüm yolcu uçak kapısında kuyrukta. Geçen gün İzmir’e uçmam gerekti. Yemin ederim değişen bir şey yok. Daha biz bunu halledememişiz, nerede kalmış ‘önce cam kenarı’? Gerçekten bu bir kültür meselesi...”
Evet, haklı Halit Bey. Böyle bir tuhaf kültürümüz var. Mesela daha kapı açılmadan önünde kuyruğa girip bekleyenler oluyor. Sanki uçağa önce binse, diğerlerinden daha evvel inecek gideceği yere.
Başka bir şey de uçağı boşaltırken yaşanıyor.
Uçaktan önce ön sıralar, sonra sırasıyla arka koltuklar iner. Ama hayır! Ayağa dizilip öylece bekleniyor. Yerinizden çıkacaksınız, arkadan geldiği halde size yol vermiyor. Bu, tali yoldan çıkarken ana yoldan geçene öncelik vermek gibi bir şey.
Bir keresinde Demet Akbağ’a denk gelmiştim. Kadın yerinden çıkacak, arkadan geldikleri halde kimse yol vermiyor.
Kibar da, kızarıyor, bozarıyor ama bir şey de diyemiyor. Neyse ki yolu kestim, çıkabilmesi için yol verdim Akbağ’a.
Ne olacak bu barajların hali?
Deli gibi İSKİ’nin sitesine girip girip barajların doluluk oranlarına bakıyorum.
Durum o kadar feci ki doluluk oranı yüzde 20’nin altına düşmüş durumda.
Mesela geçen sene bu oran yüzde 40’ın üzerindeymiş.
Böyle bir kuraklık en son 2014’te yaşanmış ama o zaman bile halimiz bundan iyiymiş.
Ufukta yağmur da görünmüyor.
Zaten görünse de ya şöyle bir yalayıp geçiyor ya da sel halinde akıp gidiyor. Bu nüfusta bir şehrin susuz kaldığını düşünüyorum da...
Aslında düşünemiyorum.
Ne diyelim, yağdır Mevlam su...
Paylaş