Paylaş
Müzik, insanların üzerinde hemfikir olması zor bir şey.
Sen halk müziği seversin, ben rap.
Biri solo sever, öbürü düet.
Filanca sözlü sever, falanca enstrümantal.
Sen ritmik seversin, ben slow.
Ama yine de siyaset ve futbolla birlikte, bu ülkede herkesin uzman olduğu, en beylik lafları edebildiği üç konudan biri müzik.
Piyanist ve besteci Fazıl Say’ın Cumhuriyet’in 100’üncü yılı için bestelediği marş beğeniye sunuldu ve sosyal medyada tartışma konusu.
Her kafadan bir ses çıkıyor ama takip edebildiğim kadarıyla çoğunluk olumsuz eleştirmiş.
Ben Fazıl Say gibi bir müzik dehasını değerlendirebilecek donanımda biri değilim.
Ama mademki bu marş hepimiz için yazıldı, mademki ben de söyleyeceğim, eğer bir oy hakkım varsa onu da faş etmek isterim.
“Ver, ver, ver, ver” diye başlayan keskin ve sert bir müzik bu. Bazı yerleri inanılmaz yükseliyor.
Sanki Fazıl Say elemini/kederini, kırgınlığını/kızgınlığını akıtmış marşa.
Ama sıradan vatandaş için duygusu yok, nakaratı zor hatta nakarat neresi onu bile anlamıyorsunuz.
İnsanda ezberleme, katılma, söyleme isteği uyandırmıyor.
Bazı yerleri söylemesi zor, sözler, heceler melodiye sığmıyor. Yani nerede “Çıııııktık açık alınla, 10 yılda her savaştan” diye başlayan 10’uncu Yıl Marşı...
Nerede “Müjdeleeeer var yurdumun, toprağına taşına” diye başlayan 50’nci Yıl Marşı...
Nerede “İzmir’in dağlarında çiçekler açaaaar” diye başlayan İzmir Marşı...
Nerede Fazıl Say’ın yaptığı 100’üncü Yıl Marşı...
Yani marşlardaki en önemli mesele dile dolanmasıdır. Maalesef Fazıl Say’ınki öyle değil.
Belki de çok fazla duyurduğu, beklentiyi yükselttiği için.
Tabii ki her emek muteberdir, tabii ki bu uğurda çaba sarf eden herkese teşekkür borcumuzdur.
Ama aranan 100’üncü Yıl Marşı da bu değildir.
Başka çalışmalar da var biliyorsunuz.
Mesela Neşe Aydınlar’ın 100’üncü Yıl Marşı.
I ıhh, o da değil, bu da değil, şu da değil. Oğluna kız beğenemeyen anneler gibiyim.
Hiçbirini yakıştıramıyorum 100’üncü yıla. Her seferinde bir heves, dinlemek için sarılıyorum telefona. Hep aynı mesaj:
“Aradığınız marşa şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.”
Göksel göreve!
Bu marş konusunu daha önce de yazmıştım. “Madem Cumhuriyet kadın ve erkek, eşit yurttaşların omuzlarında yükseliyor, bu defa 100’üncü Yıl Marşı’nı neden bir kadın yapmasın” diye sormuştum.
Mesela Göksel... Formula 1’de İstiklal Marşımızı nasıl da güzel okuduğunu, bir kadın yorumuyla bizi nasıl başka iklimlere götürdüğünü hatırlayın.
Hatta keşke tek bir kadın da değil, birçok kadın müzisyen bir araya gelse, hep beraber besteleyip, söz yazıp yorumlasalar yeni marşımızı.
Aferinnnnnn
Mabel Matiz, patlayan “Antidepresan”ın ardından bu yaz yayınlanması beklenen solo albümünden “Aferin” şarkısını piyasaya sürdü.
Bir “Antidepresan”ın etkisini yaratır mı bilmiyorum ama yine kendi tarzında, güzel bir şarkı olmuş:
“Paryaya çektin azarları / Karmayı bozdun sana aferin...”
Tek korkum, Nihat Doğan’ın m’leri, n’leri genizden/burundan uzatarak okuduğu “Antidepresan” gibi bu şarkıya da musallat olması.
Nihat Doğan “Antidepresan”ı almak istemiş, Mabel cevap bile vermemişti.
Ne bu hiddet, bu celal?
Gülben Ergen afetzedeleri ziyaret için gittiği Hatay’da üzerinde binlerce gelincik açmış bir tarla görmüş.
Oradan bir paylaşım yaparak deprem mesajı verdi.
Sonra tarlanın sahibi amca bir video çekerek tepkisini gösterdi Ergen’e:
“Tarla gelincik tarlası değil, tarlama kimsenin girmesini istemiyorum. Gülben Ergen bir şey paylaşmış ama burası ekin tarlası, gelincik tarlası değil...”
Dur amca ya, hiddetlenme bu kadar.
Tamam, belki ekinlerin birazına basmıştır farkında olmadan ama sonuçta bayramı hemşehrilerinle geçirmek için kentinize gelmiş.
Böyle durumlara hiddet değil, misafirperverlik yakışır.
Abla-kardeşin arasına ne girdi?
5 Mayıs’ta Mısırlı milyarder Meedo ile Marakeş’te evlenecek olan Şeyma Subaşı ablasının düğüne davetli 10 kişi arasında olmamasına açıklık getirdi.
Ablasını davet ettiğini ama onun çeşitli bahanelerle gelmemeyi tercih ettiğini söyledi:
“Düğünüme ruhu özel insanlar katılacak, ablam dahi hayatımda olmayacak...”
Abla-kardeşin aralarının Şeyma’nın Kübra’nın doğumuna 1 hafta geç gitmesi, Kübra’nın da Şeyma’nın eski eşi Acun Ilıcalı’nın yanında çalışmasından dolayı açıldığı tahmin ediliyor.
Kübra Açıl’ın eşi Merthan Açıl da Acun Ilıcalı’nın sahibi olduğu Hull City takımında çalışıyormuş
İyi de bunda ne var?
Şeyma, Acun’la kanlı bıçaklı değil ki.
Paylaş