Paylaş
En son, Van’daki bir fırında ekmek hamuruyla futbol oynayan çalışanların görüntüsü düştü ekranlara.
Kahvaltıdan önce izlemeyin, eliniz ekmeğe gitmez. Bir de videoda utanmadan “Ustaya bakın. Şimdi onu ekmek yapıp millete satacak” diyorlar.
Normalde yerde ekmek görsek “nimet”e saygıdan bir kenara kaldıran bir kültürümüz var bizim.
Kısa süre önce süt küvetinde banyo yapan, turşuların üzerinde çıplak ayakla dans edenlerin görüntülerini izlemiştik.
Nasıl bu hale geldik?
Yoksa hep böyleydi de şimdi teknoloji gelişince, cep telefonları ortaya çıkınca mı haberimiz olmaya başladı?
Acaba kameraya çekilmemiş, hiç haberimiz olmayan başka şeyler de var mı?
Kendimizi geçtim, çoluğumuza çocuğumuza yediriyoruz bunları.
Peki bir insan süt küvetinde niye yıkanır?
Duş alıp kirini akıtacaksın da başka yer mi bulamadın? Kleopatra mısın kardeşim sen?
Dans edeceksin de düğün mü yok? Sofraya koyduğumuz turşuyla derdin ne?
Canın futbol oynamak istedi de sorun tesis olmaması mı? İnce ince kesip masaya koyduğumuz ekmekten başka top mu yok? Hadi sen delirdin, ustan da mı kafayı yedi?
O ekmek sizin evinize de gitmiyor mu?
Mesleki deformasyon mu?
Hepsi mi gıda sektöründe toplaşıyor bunların?
Bir kişi bir mesleği uzun süre yapınca yaptığı işe karşı bir nevi “yabancılaşma” yaşarmış.
Artık olup bitene sizin benim gibi bakmamaya başlıyor.
Kimileri buna “mesleki deformasyon”
diyor.
Bir dereceye kadar normal elbette.
Mesela cenaze namazı kıldıran imam, sizin gibi ağlayamaz her vefatta.
Yahut haber yapan muhabir, yakınları gibi heba olamaz her kazada.
Yoksa bir sonraki işine gidemez.
Günde üç ameliyata giren doktor, dışarıda bekleyenler gibi kendini kaptırsa...
Hastaya da faydası olmaz zaten.
Ama bu aynı şey değil.
Sanki içten içe birinden intikam almak, bir şeyleri küçümsemek, hatta meydan okumak var işin içinde.
Çok mümkün arkadaş, işini sevmiyor ya da gerçekten zor koşullarda çalışıyor olabilirsin.
Patronun sana kötü davranıyor, belki de paranı, hakkını alamıyorsun.
Sadece şunu sor ya kendine:
Bunda bizim,
yani hiç alakası olmayan insanların günahı ne?
Neyedir itirazın kimedir isyanın?
Fenomen Murat Övüç’ü duymuşsunuzdur, belki de takip ediyorsunuzdur.
Bundan birkaç ay önce, daha sokağa çıkma yasakları varken, sokakta gizlice buluşup el ele tutuşan iki genci bütün Türkiye’ye ifşa etmişti.
Hepi topu iki fazla “tık” için...
Şimdi kendi oğlunun arabanın camından sağa sola ateş edip küfrederken çekilmiş görüntüleri çıktı ortaya.
Çok tıklandı, sosyal medya gündeminin en üst sıralarında.
Murat Övüç’e göre bu olay “düşmanlarının” işiymiş. Evet tabii, dış mihraklar yaptırdı.
İngiliz, Rus ve İsrail gizli servisleri uzun zamandır Murat Övüç’ü bitirmek istiyor zaten.
Çocuğun eline vermişler tabancayı, bastırmışlar, bastırmışlar tetiğe, çekmişler kameralara, koymuşlar sosyal medyaya...
Murat Övüç kendini böyle avutabilir ama şunu hiç hesaba katmıyor:
Skandalları, ona buna küfretmesi, davaları, karakollardan, hastanelerden kovulması, dayak yemesi...
Yani “babam” diye kabullenilmesi, eşe dosta tanıtılması, izahı biraz zor bir karakter kendisi.
Çocuğun yerine kendinizi koyun.
Mahalle baskısı bir kenara, insan kendi içinde bile gelgitler yaşar.
Hepi topu iki fazla “tık” için...
Neyse ki ucuz atlatılmış, bu taşkınlıkta yaralanan, zarar gören kimse yok.
Fakaaat...
Düşmanları, şunu, bunu suçlamadan önce oğlunu karşısına alıp sorması gerekmez mi bu babanın:
Oğlum, neyedir itirazın, kimedir isyanın?
Paylaş