Paylaş
Cem Yılmaz’ın eski eşi Ahu Yağtu’ya ödediği 10 bin dolarlık nafakanın azaltılması için başvurduğu mahkemede karar çıktı.
Mahkeme, nafakanın dolardan liraya çevrilmesini kabul etti ama Cem Yılmaz’ın istediği gibi 40 bin lira değil, 70 bin lira olmasına hükmetti.
Cem Yılmaz ilk bakışta haklı.
Ahu Yağtu’yla boşandıkları 2013’te dolar 2 lira civarındaydı. Şu anda 14’lerde seyrediyor. Aradan geçen 9 yılda 7 misline çıkmış ödenen para...
Diğer taraftan şu husus da var tabii: Nafaka bir taahhüt. Yani sen en baştan bu parayı ödemeyi kabul ediyorsun.
Ona göre anlaşıp boşanıyorsun.
Kim dedi ki sana dolarla nafaka taahhüt et?
Döviz cinsinden borcu olan, taahhüt yapan diğerleri ne yapsın? Bu şekilde canı yanan öyle çok insan var ki...
Cem Yılmaz’ın ayrıcalığı ne diye de düşünülebilir tabii.
“40 bin bile çok, neticede bir çocukla bir anne. İki boğaz ne yiyebilir ki?” diyenler de çıkacaktır. Haklıdırlar da.
Ama bunlar senin benim gibi boğazlar değil ki. Yaşam tarzları, yaşadıkları evler, gittikleri okullar, bakıcıları bile ona göre. Elbette ki geçen zaman içinde dolarla birlikte bu tür masraflar da katlandı. Üstelik bahsettiğimiz kişi de Cem Yılmaz.
Yine sen-ben değil.
Daha evvelki yıl 2 milyon dolara villa, geçen yıl 3 milyon liralık NFT sattı.
Yine de Yılmaz ve Yağtu’nun bu işi kendi aralarında konuşup anlaşarak, araya hiç mahkeme sokmadan halletmesini beklerdim.
Sonuçta bir çocukları var ve bu nafaka mevzusu dışında bir hırgürlerini de duymadık şimdiye kadar. Belli ki Cem Yılmaz bir talepte bulunmuş. Ama Ahu Yağtu buna yanaşmamış ki, sonunda iş mahkemelik olmuş.
Sonuçta nafakası yarı yarıya azaldı, bizim paramızla 140 binden 70 bine düşmüş oldu.
İşin komiği asıl ne olurdu biliyor musunuz? Yarın öbür gün lira öyle bir değerlenir, öyle bir değerlenirmiş ki... Cem Yılmaz bu sefer de “Tekrar dolara dönelim yahut Japon Yen’i olsun” diye tuttururmuş...
Türk Mata Hari’nin filmi geliyor
Bergen’le beklenenin ötesinde bir başarı yakalayan Orchestra Content ekibi, yeni ve bir o kadar ilgi çekebilecek bir başka hikâye üzerinde çalışıyor: “Kara Kâküllü Kız”. Türkiye’nin ilk oryantali ve kadın casusu Emine Adalet Pee’nin hayatı inanılmaz:
Konya’da Atatürk’ün karşısında zeybek oynamış, Kahire’de Ümmü Gülsüm’le sahneye çıkmış, Berlin’de Hitler’in karşısında dans etmiş “Türk Mata Hari”.
Proje danışmanlığını Tuğrul Eryılmaz’ın yaptığı filmi sabırsızlıkla bekliyorum.
En güzel tokat yorumu
Çok yorumladık, çok da yorum okuduk ama Will Smith’in yumruk atma olayına en iyi yorum bence Ricky Gervais’ten geldi.
Ünlü komedyen Altın Küre’yi sunduğu yıllarda ünlülere yaptığı ağır şakalarla tanınıyor. Tokat olayı hakkında “Ben olsam Will Smith’in eşinin saçıyla ilgili şaka yapmazdım. Eşinin erkek arkadaşıyla ilgili şaka yapardım” dedi.
Bu lafıyla Smith çiftinin açık ilişki yaşamasına gönderme yapıyor.
Mesela “Törene niye erkek arkadaşını da getirmedin” diye sorsa... Ne tepki gösterecekti ki Will Smith?
Mücevher değil mücver sanki
Seda Sayan çıktı, “Ben mücevher kadınıyım. Kadınların mücevhere ulaşması, alım gücü kolaylaştı” dedi.
Sanki mücevher değil, mücver mübarek!
İnsanların meyve sebze alırken bile zorlandığı bu pahalılıkta... Tepki topladı tabii.
“Halbuki böyle bir kadın da değildir, fakirlikten geldi, halden anlar Seda Sayan.
Ne zaman konuşacağını, ne söylenmeyeceğini bilir, acaba aşk sarhoşu mu?” diye yazmıştım ki...
Bir mücevher firmasıyla anlaşma yaptığı, 1 milyon liralık gerdanlık vs. aldığı haberi geldi.
İddia o ki mücevheratın yarı bedelini ödemiş, kalan yarısı için tanıtım yapmayı kabul etmiş Sayan. Hayırlı olsun, gözümüz yok da...
Anlaşılan bir süre daha dinleyeceğiz mücevherin artık ne kadar da ucuz olduğunu.
Paylaş