Paylaş
Türkiye’de yaşayan İngiliz arkadaşımız var. Özbeöz İngiliz, Helen. Bir Türkçe konuşuyor, inanamazsınız. Paketi açılmamış argosuna kadar. En son ağzından “kâfi” lafının çıktığını duyduk. Ama layıkıyla. İncelterek falan.
Hadi Helen yıllardır aramızda. Güzel Türkçe konuşup düzgün yazmaya özen gösteren insanlardan öğreniyor dilimizi.
Yahu Türk dizisi izleyerek Türkçeyi söken Araplar, İranlılar, Balkanlılar, Latin Amerikalılar var.
2018’de Türkiye’nin en güzel kızını seçmişiz: Şevval Şahin. Adını o zaman duymadıysanız son dönemde insanlara korona bulaşan partileriyle çalınmıştır kulağınıza.
“Moda ve Sosyete” isimli programa katıldı.
Oradaki konuşmasından bir bölüm herkesin dilinde. Söyleşide sorular Türkçe. Cevaplar şöyle:
“Buradan çıkınca lança (İngilizce “lunch”a - öğle yemeğine) giderim. 8-9 gibi de akşam yemeği yerim. Sonra benim binçiting (İngilizce “binge eating” - tıkınma) modum oluyor. Çil (İngilizce “chill” - keyif, rahatlama) yaparken ayskrim (İngilizce “ice cream” - dondurma) olsun, çips (İngilizce “chips” - patates kızartması) olsun, çaklıt (İngilizce “chocolate” - çikolata) olsun yiyorum...”
Konuşma böyle devam ediyor. Biz acaba “Türkiye Güzeli” diye yanlışlıkla başka bir ülkenin kızını mı seçtik? Bu hanımın Türkçesi yetersiz değil. Belli ki İngilizcesi yetersiz, konuşurken zorlanıyor, aralara Türkçe kelimeler serpiştiriyor.
Londra’da okumuş olabilirsin. Bir süre yurtdışında kalmış olabilirsin. Yılın belli bölümünü hâlâ orada geçiriyor da olabilirsin.
Diyelim ki Türkçeyi hepten unuttun. Pandemide 6 ay uçuş yoktu. O arada bile sıfırdan tekrar sökersin.
Yemin et Şevval: Biz Türklerle geçirdiğin şu ahir zamanda “dondurma” lafını hiç mi duymadın?
Madem her akşam yiyorsun, bakkala telefon açtığında ya da internetten sipariş verirken “dondurma” şıkkı hiç mi çıkmadı karşına? Bakkal amcaya “ayskrim” mi diyorsun.
Diyelim ki ilkinde sözlüğe baktın. İkinci akşam, üçüncü akşam da mı öğrenemedin?
Belli ki bize değil. E İngilizlerin de umurunda olmayacağına göre...
Havan kime?
Kafan
delinsin de gör!
Bu satırlar itibarıyla İstanbul’da beklenen dolu henüz yağmadı.
Umarım yağmaz, yağarsa da kimseye en ufak zararı dokunmaz.
Annem arıyor. Kız kardeşim arıyor. “Hepiniz başıma meteorolog kesildiniz” diyorum. Bu sefer de kızıp yüzüme kapatıyorlar: “Kafan delinsin de gör!”
Bu “dolu” mevzusunun çok Türk işi bir yanı var. Kapalı otoparklar yetersiz olduğu için arabalar zarar görmesin diye üzerlerine örtülen battaniye, pike, halı gibi şeylerden bütün sokaklar dallı güllü, rengârenk anneanne evine dönüyor.
İnsanı gülümseten, şenlikli bir görüntü. En çok da şehrin kedilerine yaradı. Çıkmışlar üzerlerine bir o yana bir bu yana yuvarlanarak tadını çıkarıyorlar.
Hiçbir estetik bu kadar gündem olmamıştı
Seda Sayan’ın yüzüne yaptırdığı Fransız askısı gündemden düşmek bilmiyor. Önce Seren Serengil, Sayan’ın kendisine benzemeye çalıştığını ima etti.
Dün Muazzez Ersoy topa girdi, kendi fotoğrafını paylaşıp “Kendine benzemek ne güzel” yazdı altına.
Halbuki bilirsiniz, etliye sütlüye asla karışmaz, polemiğe girmekten çok korkar.
Seda Sayan’dan cevap gecikmedi:
“Gerdirip gerdirip söylemeyenler... Ah Doktor Serdar Eren, kimlere elin değdi ama asla söylemezler...”
Seda Sayan bu operasyona para verdi mi, verdiyse kaç para verdi yoksa reklam karşılığında mı yaptırdı; bilmiyorum.
Ama para verdiyse geri alıp üstüne de dünyaları talep etse yeridir.
Hiçbir doktor ve operasyon bu kadar gündem olmamış, hiçbiri için böyle reklam yapılmamıştı.
Paylaş