Paylaş
Bazen eski bir fotoğrafa bakarsınız, o zamanki ruh halinize ışınlanırsınız.
O dönem yaşadıklarınız, hissettikleriniz, özlemleriniz, kaygılarınız...
Kimse, en yakınlarınız bile sizden daha iyi bilemez o halinizi.
Bir şefkat duygusu gelir içinize.
“Keşke konuşabilsem, söyleyebilsem, ‘Korkma bu kadar, hepsi geçecek’ diyebilsem o zaman olduğum kişiye” diye düşünürsünüz...
Tek teselli, bugün artık her şeyin geçip bittiğini bilmenizdir.
Günümüze dönersiniz ve bir sünger çekersiniz maziyle aranıza.
Aslında kendinizle aranıza.
Bülent Ersoy da böyle “zor” bir maziden geliyor.
Hatta bugünkü diva kaprislerini biraz mazur gösterebilecek kadar zor hayattan...
Bakmayın şimdi parmağında uçak değerinde yüzükler taşıdığına, kliplerinde Kleopatra gibi süt banyosu yaptığına...
Sahnede kurşunlanıp böbreğini kaybetmişliği var.
Sonra 12 Eylül döneminde yıllarca süren yasaklılığı, sıla hasreti...
O hayat şimdi film olacak.
Eğer iyi kotarılabilirse Türkiye’nin yakın tarihine birçok farklı açıdan ışık tutacak bir film olacağına inanıyorum.
Gazeteciler bu projeyi sorunca “Eskileri yeniden yaşayacağım. Bunları kaldırabilecek miyim, merak ediyorum” dedi Bülent Ersoy.
Gözleri dolup yutkunarak söyledi bunları. Tıpkı o eski fotoğrafa bakar gibi.
Fakat bu sefer tek bir kare değil, koca bir albüm...
Şefkat duygusu bana geçti, sarılmak istedim.
Baklavanın diyarı Gaziantep’ten bütün dünyaya tokatlar
Belediye Başkanı Fatma Şahin’le röportaj yaparken, Muharrem Sarıkaya’nın bir basın emekçisine davranışı şok etkisi yarattı. Niye mi?
Çünkü o tokat... Sadece o genç muhabire değil, kariyerinin başındaki bütün gazetecilere atıldı.
Çünkü o tokat... O anda karşılık veremeyecek birine, susup yutmak zorunda olan birine atıldı.
Çünkü o tokat... Ekranda oğlunu gören anneye, babaya, onu yetiştiren üniversite hocalarına atıldı.
Çünkü o tokat... Güçlünün kendinden zayıf olanı ezemeyeceği bir dünyaya inanan herkese atıldı.
Yaz nasıl gelecek?
Rakipleri arasında en disiplinli popçulardan biri Demet Akalın. Ne yapar eder, her sene mutlaka bir albüm çıkarır. Öyle ki yazın geldiğini, bir karpuz kabuğundan, bir de Demet Akalın albümünden anlardık. Artık albüm yapmayacakmış.
Yahu olur mu öyle şey? Yaz nasıl gelecek?
Nusret’in medyatik anne ziyareti
Nusret’in annesine yaptığı ziyaret herkesin dilinde. “Niye ki?” diyeceksiniz...
E çünkü paylaştı.
El öpüyor, annesine sarılıyor, annesi ona “Zayıflamışsın oğlum” diyor. Bu sırada biri bütün bu olup biteni sosyal medyaya koymak üzere kayda alıyor.
Böyle olunca da iş, ana-oğul arasında özel bir görüşmeden çıkıyor, insanların yorum yapabileceği, üzerine konuşabileceği medyatik bir harekete dönüyor. Eleştirilerde katıldığım iki nokta var. Birincisi, annesini neden 2 sene sonra gördüğü. Diyelim ki işleri çok yoğun. Ama öyle bile olsa değil Türkiye’nin, dünyanın neresine isterse özel uçakla aldırtabilecek imkâna sahip Nusret.
İkincisi, annesinin yaşadığı evin mütevazılığı. Bir küçük oturma odası, bir küçük mutfak, orta halli mobilyalar, apartman parmaklıklarına asılmış çamaşırlar...
“Bunca servetiyle annesini daha konforlu yaşatabilirdi, niçin yapmamış ki?” diye soruyor insanlar.
Hakikaten niye yapmamış?
Paylaş