Paylaş
Eve tıkılan, bu süreçte para biriktiren, canı sıkılan, yakalanıp atlatan...
Havaların ısınmasıyla tatil hayalleri tekrar gönüllere düştü ama kimse bunun nasıl mümkün olabileceğini kafasında tam oturtamıyor.
Ev mi tutmalı? Tekne mi kiralamalı? Çadır mı, karavan mı?
Benim aklıma takılan en önemli meselelerden biriyse bir turizm ülkesi olarak bunu nasıl yaşayacağız?
Türkiye kendi içinde koronaya karşı bir başarı sağladı.
Ama aynı zamanda dünyanın en çok turist ağırlayan altıncı ülkesi. Ve en çok turist gönderen ülkeler arasında en ağır bilançolarla karşılaşan İngiltere, İspanya, İtalya gibi ülkeler ile şu anda hastalığın en hızlı yayıldığı Rusya var.
Yani yazın havuzda, plajda İngilizce, İspanyolca, Rusça konuşulduğunu duyduğumuz zaman arkamıza bile bakmadan kaçmalı mıyız?
Bu sorunun cevabı, iki kilit ismin son birkaç günde yaptıkları açıklamaların detaylarında.
O isimler Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile İstanbul Havalimanı CEO’su Kadri Samsunlu. Neden mi?
Turisti Türkiye’ye sokarken yapılabilecek tarama konusunda iki yöntem mevcut.
Birincisi, turiste daha gelmeden önce kendi memleketinde test yapmak. Ama ya o kişi koronayı testten sonra kaparsa? Test sonucu gelene kadar, arada 24 saatlik bir zaman var.
İkinci yöntem, bizim havaalanlarına ünite kurup turist Türkiye’ye geldikten sonra test yapmak.
Sonucu 24 saatten önce yine öğrenemiyoruz ama takiplerinin yapılabilmesi için Türkiye’de bulunacakları adreslerin isteneceği söyleniyor.
Bazı ülkelerin uyguladığı arrival/geliş kartı gibi.
Samsunlu’nun satır aralarından Sağlık Bakanlığı’nın testi Türk limanlarında yapma konusunda sıkıntı yaşamayacağı anlaşılıyor. Yani testin Türkiye’de yapılması fikrinin ağır bastığı anlaşılıyor.
Turiste sosyal mesafe nefesi
Önümüzdeki günlerde çok yeni şey öğreneceğiz elbette. Çünkü dinamik süreç. Ama şu ana fikir asla değişmeyecek: Sosyal mesafeye yerli-yabancı herkesle dikkat edilecek.
Türk misafirperverliğinin hani şu bazen insanları da darlayan tezahürleri vardır ya: Turiste tatili zıkkım eden hanutçu ısrarından tut, “Are you cola, are you disco”ya kadar yolu var...
Bu yıl bari bundan biraz geri dursak.
Turist de bir nefes alır bak.
Eşeğin altın dönemi
Özlem Tekin’in zaten öteden bir değil, birden fazla eşeği var.
Sonra Sezen Aksu’nun “Boza” adında bir sıpayı sahiplenip yalısında baktığı haberleri geldi. Böyle Sezen Aksu’nun terlikleriyle eşeğin yayına oturmuş halde fotoğraflar eşliğinde.
Hatta Suzan Kardeş atlamış, “Boza”yı görmeye Aksu’nun evine gitmiş. Ama ortaya çıkmış ki sıpa Aksu’nun değil, Yük Hayvanlarını Koruma Derneği Başkanı Okan Oflaz’ınmış.
Özge Özpirinççi babasının Gebze’deki çiftliğinde “Zilli” adında bir eşeğe bakıyor. Barınaktan kurtarılmış.
En son Aleyna Tilki de bir eşekle çekilmiş fotoğrafını paylaşıp altına “İlk eşek arkadaşım” yazdı.
Eşekler, Barış Manço’nun şarkısından beri hiç bu kadar yer almamışlardı Türk popüler kültür hayatında.
Paylaş