Paylaş
Alaçatı’da sahne alan Gülşen’in giydiği transparan pantolon, 2021 yazı denince artık akla gelecek ikon parçalardan.
Pantolondan ziyade kalın telli bir külotlu çorap gibi.
Ben “Çok iyi taşımış“ diyenlerin tarafındayım.
Fakat sosyal medyada çok tartışılması bir yana, bir ilke de neden oldu bu seçim.
Gülşen’in bir rakibi Hande Yener çıktı “ama”sız, “fakat”sız destek oldu meslektaşına:
“Sosyal medyanın gazına gelmeyelim, herkes özgürlüğünü yaşasın. Zaten ‘Sarışınım’ klibinde de öyle giyinmişti, unutuldu. Ben de bazı konserlerimde böyle şeyler yapmıştım. Tabii dünya starları bunu yapıyor ama Türkiye’de pek alışıldık bir durum değil.”
Gerçi onun üstünde de gayet tasarruflu bir kıyafet vardı.
Yine de bir sürü “ama” sıralayabilirdi:
“Ama her şeyin bir yeri var tabii” diyebilirdi...
Ama beach başka, mekân başka diyebilirdi...
Demedi.
O demeye kalmadan Gülben Ergen başladı tezahürata:
“Sahne şov yeridir. Dünyanın tüm yıldızları sesi, sahnesi, şarkıları kadar kostümleriyle de konuşulurlar.
Gülşen’in cesur ve ‘herkese yakışması aşırı zor olan kostümü, unutmayın ki sesinin ve bestelerinin önüne geçemez.
Yürrü be Gülşen!”
Keşke devamı gelse: Demet Akalın, Hadise...
Büyük göçe katılacak mısınız?
Bu büyük göç her sene değil, 3-5 yılda önemli bir tatil, bir önceki ve bir sonraki hafta sonuna köprü kurulabileceği zaman gerçekleşiyor.
Zaten hükümet birleştirmese bile çoğu çalışan o köprü günlerini izin olarak kullanıyor, bazı özel şirketler de kendiliklerinden tatil ilan ediyor.
O zamanın nüfuslarıyla “kavimler göçü”...
Yoldan çoluğu çocuğu çekin.
Turizm Seyahat Acentaları Birliği TÜRSAB’ın verilerine göre 10 milyon kadar insan...
Ağırlıkla güney ve batı yönlerinde...
Yazlıklara, akrabalara, beldelere, ilçelere, şehirlere doğru göç edecek.
Sonra bir hafta içinde de “büyük geri dönüş” başlayacak.
Ne Susurluk’ta ayran ne de Milas’ta köfte, arkada kalana hiçbir şey bırakmadan...
O yüzden bayramda ne kara, ne deniz ne de havayolu seviyorum, gittiğim yerin tadını çıkaramıyorum.
Denk getirebiliyorsam kentte kalmayı, yapacaksam şehirde içi bir aktiviteyi tercih ediyorum.
Şehirlerin en güzel oldukları zamanlar da bayramlar.
Her yer, bütün yollar bomboş, insanlar bile daha sakin, daha saygılı.
Her bayramı metropolden kaçma fırsatı görenler şunu atlıyor: Tatili her zaman yapabilirsiniz ama işte bunu kaçırıyorsunuz.
ŞOPLU MAARİF TAKVİMİ
Ünlülerin hiç mi suçu yok?
Güzellik dayatması diye bir şey var. Hem de uzun zamandır.
Aklı başında birçok kadın tanıdığım, markaların sıfır beden mankenlerle, çekimlerle olmayan bir güzellik anlayışının kendilerine dayatılmasına isyan ediyor.
“Bir nevi baskı var, herkesi aynı şey olmaya” zorluyorlar diyorlar.
Ama markalar kadar, sevdiğimiz ünlüler de bunu yapmıyor mu?
Ajda Pekkan’ın bütün fotoğraflarında 25 yaşında görünmesi de benzer bir baskı unsuru değil mi?
Yaşlılık utanılacak, saklanılacak bir şey değil ki...
Sadece Ajda Pekkan değil ki, Hülya Avşar, Seda Sayan, hemen hepsi...
Türlü müdahale, botoks, dolgu, filtre, fotoşop ile sabahtan akşama kadar “hep genç kal, fit ol, bizim gibi ol” mesajı vermiyorlar mı? Bence podyumdaki bir kelaka bir mankenden kat be kat kuvvetlisini veriyorlar.
Paylaş