ÜST DÜZEY SU ALARMI

BELKİ farkında değiliz ama Türkiye kuruyor...

Ya da bal gibi farkındayız ama önemsemiyoruz.

Neden?

Çünkü hâlâ musluklarımızdan oluk oluk su akıyor.

Ama asıl önemli olan o su akarken sorunun farkına varıp önlem almak değil mi?

‘Nereden geldin bu konuya’ derseniz hemen özetleyeyim.

Tohum Yetiştiricileri Alt Birliği’nin (TYAB) daveti üzerine Belek’te düzenlenen ‘Tarımda Türkiye Yüzyılı’ çalıştayına katıldım.

Çalıştayda Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci çok güzel bir konuşma yaptı.

Sektörün geleceğini anlatırken zaman zaman geçmişe dönüp kıyaslamalarda da bulundu.

Bakan Bey konuşmasının genelinde sektörü makro düzeyde değerlendirse de Antalya özelinde tespitler de yaptı.

Turizm sektörü ile tarım sektörünün yollarının nasıl kesiştiğini anlattı, “85 milyonunun yanı sıra bu ülkeye gelen turistleri doyuran eli öpülesi üreticilerimiz var” dedi.

Her şey bir tarafa Bakan Bey’in konuşmasının 2 can alıcı noktası vardı.

İlki ‘su israfına’ yönelik yaptığı tespitlerdi.

Bakan Bey hiç evelemeden gevelemeden üreticilerden şunu istedi:

SUYU DİKKATLİ KULLANIN
“Lütfen ve lütfen daha az suya ihtiyaç duyan, kuraklığa dayanıklı çeşitler üzerinde daha fazla mesai harcayalım. Çünkü Türkiye şu anda kişi başı bin 323 metreküp su ile dünyada su kısıtı altında yaşayan ülkeler kategorisinde. Nüfusumuz daha da artarsa 1000 ila 1700 metreküpün de altına inmiş olacağız. Bu seviyeye düşmeden bazı tedbirleri almamız gerekiyor. Su tüketimine çok dikkat edelim.”

Bu uyarı tarım sektörünü devlet adına temsil eden en üst noktadan yapılıyor.

Varsayalım ki belediye başkanlarını, valileri, il müdürlerini, muhtarları dinlemediniz.

‘Abartıyor’ dediniz, açtınız muslukları sonuna kadar.

Bari devletin bakanının sözünü dikkate alın!

Çünkü uyarı o kadar açık ki eğer önlem almazsak ne yaşayacağımız açık seçik ortada.

Gelelim ikinci konuya.

Vahit Bey tarım sektörünün Türkiye’de ciddi bir tanıtım eksikliği yaşadığını söyledi ve şöyle devam etti:

TARIM GENÇLİK KONSEYİ
“Tarım sektöründe tanıtım ve anlatım eksikliğimiz var. O yüzden daha iyisini nasıl yapacağımızı tartışmalıyız. İşe ‘ana sınıfına’ giden çocuklardan başlayalım. Tohumun, tohumculuğun, hibritin, GDO’lu tohumun veya kalıntı sorununun ne olduğunu anlatalım. Maalesef tarımı bilen, yazan az sayıda tarım okur-yazarımız var. O yüzden okul çocuklarından başlayıp toplumun bütün kesimlerini bilgilendirelim. Biz ‘Tarım Orman Gençlik Konseyi’ kurulması için çalışmaları başlattık. Bu konseyden çok istifade edeceğiz.”

Vahit Bey’in sözlerinden ben şunu anladım:

Öyle bir nesil yetiştirelim ki kimse toprağa yabancı kalmasın.

Fikrin başarılı olup olmayacağı tartışılabilir.

Ama şu bir gerçek ki bilginin kimseye zararı olmaz.

Yeni dünyada toprağın, üretimin önemi her geçen gün artarken çocuklarımıza bu sektörle ilgili verilecek her eğitimin topluma zararı değil faydası olur.

SINIRLARI AŞMIŞLAR

TYAB Başkanı Hacı Ömer Güler’i de tebrik etmek lazım.

Ekibiyle birlikte geniş kapsamlı bir çalıştay hazırlamış.

Sektörün tüm paydaşları Antalya’daydı, salon hınca hınç doluydu.

Hacı Bey açılış konuşmasında özellikle ihracat rakamlarına vurgu yaptı ve şunları söyledi:

132 ÜLKEYE İHRACAT
“2022 yılının ilk 9 ayında tohum ihracatımız 150 milyon doları aştı, 13 milyon dolar dış ticaret fazlası verdik. Tarihimizde ilk kez tohum ihracatı, ithalatını geçti. Bugün 132 ülkeye tohum ihracatı yapıyoruz ve bu ülkelerin içinde tohumculukta dünya lideri olan ABD, dünya ikincisi olan Çin, üçüncüsü olan Fransa da var. İhracat yapmadığımız Avrupa ülkesi yok. Türk cumhuriyetleri, Orta Doğu, Körfez ülkeleri ve Afrika’da Türk tohumları ekiliyor.”

Bence söyledikleri Türkiye adına gurur verici.

Umarım bu sektör daha da gelişir, kalitesini artırır, Türk tohum üreticisi daha çok üretir, daha çok kazanır...