Paylaş
Haziran ayına girdiğimiz bugünlerde bir yeni on yılı daha devirmeye çok yaklaştık. Son on yılın hayatımıza getirdiği en büyük yeniliklerin başında ödeme sistemlerinin küreselleşmesi geliyor bence. Örneğin artık bugün Netflix dizilerini dünyanın neresinde olursanız olun izleyebiliyorsunuz. Ancak şu anda Netflix şirketinin sizin bu ürünü aldığınız ülkeye herhangi bir vergi sorumluluğu yok.
Bunun yanı sıra büyük teknoloji firmaları en düşük vergilendirmenin olduğu ülkeleri bu son on yıl içinde çok başarılı bir şekilde kullandı. Mesela İrlanda yüzde 12,5’luk kurumlar vergisi ile Google, Apple gibi şirketlere ev sahipliği yaptı yılarca. 2016 yılında Avrupa Komisyonu Apple şirketinin İrlanda’dan haksız vergi avantajları elde ettiğini söyledi. Apple şirketi yaklaşık 15 milyar dolar ceza ödedi.
Dijital ekonominin bu en büyük oyuncularının vergilendirilmesi konusu özellikle İngiltere’nin çok önemsediği bir konu. Hafta sonu Japonya’daki toplantılara giderken İngiltere Finans Bakanı Philip Hammond paylaştığı tweette “hafta sonu Japonya’da küresel vergilendirme konusu için bastıracağım” diyordu.
Birçok katılımcının da dijital vergi konusunda benzer görüşler bildirdiği toplantı öncesinde G20 katılımcıları dijital vergi konusunda 2020 yılında bir karar alınması hedefiyle görüşmeleri tamamladı.
2020 yılında bu yönde bir karar çıktığında bunun uygulamasının 2022 yıllarını bulabileceğini tahmin ediyorum.
Bu dijital ekonominin şu andaki büyük oyuncuları için aslında pozitif bir haber. Eğer küresel bir vergilendirme standardı ortaya konamazsa, bu firmalar her ülkeye özgü bir vergilendirme ile çalışmak zorunda kalacaklar ki bu da içinden çıkılması zor, zahmetli bir sürece dönüşebilir.
Hafta sonu gerçekleşen G20 toplantısından da anlaşılacağı üzere, dijital ekonomi o kadar hızlı ilerliyor ki uluslararası kurallar geriden takip etmeye çalışıyor.
İngiltere dijital vergilendirme konusunda çok iddialı ve ivedilikle harekete geçilmesini istiyor.
Eğer küresel bir vergilendirme söz konusu olamaması durumunda İngiltere’de gerçekleşen tüm dijital ürün satışlarından yüzde 2’lik satış vergisini 2020 yılı Nisan ayından itibaren yürürlüğe koyacağını duyurdu.
Öte yandan AB büyük teknoloji firmalarına yönelik yüzde 3 oranında vergilendirme planlıyor. Bu planın en büyük destekçisi Fransa. Hatta geçtiğimiz Aralık ayında Fransa eğer AB’den birlik kapsamında bir dijital vergi kararı çıkmaması durumunda büyük teknoloji firmalarını kendisinin milli bir plan çerçevesinde yüzde 3 vergilendireceğini duyurdu.
Avustralya da benzer bir yaklaşımda bulundu. 2017 yılının Mart ayında uluslararası büyük teknoloji firmalarının Avustralya’da kazandıklarını vergi avantajı olan ülkelere geçiren şirketlere yönelik
düzenlemeler getirdi. Bu düzenlemelerden Avustralya’nın 2018-2019 döneminde yaklaşık 100 Milyon Avustralya doları gelir elde etmesi bekleniyor.
Yeni Zelanda da benzer bir yaklaşımla milli dijital vergi uygulamasını değerlendiriyor.
Tüm bu vergilendirme çabaları aslında İngiltere’nin 2016 yılında Google’a kestiği 130 Milyon GBP’lik vergi cezası sonrasında gündeme geldi. O dönemde bu vergiye Google vergisi denmişti.
Bugün Google vergisi G20 dijital ekonomi bakanlarının da çalışmaları ile küresel bir dijital vergi altyapısına dönüşme yolunda ilerliyor.
Brexit sürecinin ortaya çıkması ile çok daha büyük hırs ve merakla kendi liderliğini kurmaya çalışan İngiltere, dijital ekonomi konusunda son derece iddialı. Google vergisinin 2016 yılında İngiltere’de söz konusu olmuş olması şaşırtıcı değil. Veya hafta sonu G20 dijital ekonomi toplantısında İngiliz bakanın küresel dijital vergi için bastıracağını söylemesi de aynı şekilde şaşırtıcı değil.
Paylaş