Paylaş
Çok sevdiğim bir söz vardır: “Bazı şehirlere mutfak kapısından adım atmak gerekir.” İşte tam da bu söyleme uygun, zengin bir mutfağa sahip şehrimiz de Kayseri. Bunun bilincinde ve tanıtım yapmanın öneminin farkında olan Kayseri Büyükşehir Belediyesi “Gastronomi Turizmi Çalıştayı” düzenleyip bizleri bir araya getirdi. Bir toplumun milli kültürü olan yemeklerini ve mutfak geleneklerini ortaya çıkartan, anlatan her şeye ‘gastronomi’ diyoruz.
Gastronomi turizmi ise o şehrin, yeme-içme mekanlarını, restoranlarını, fırınlarını ve yöresel ürün satan mağazalarını turistlerle buluşturur.
Böylece gastronomi turizmiyle daha çok yerli-yabancı turisti o bölgeye çekmiş olursunuz. “Mutfağımız artık dünyaya açılmalıdır” deyip önlüğü beline takıp kepçeyi eline alıp bir de yemek tarifleri veren Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç’ın esprili konuşmaları, güler yüzü, samimiyeti, çalıştaya katılan herkesin umutlarını yeşertti ve motivasyonunu artırdı.
Kayseri’nin Erciyes Dağı’ndaki kayak turizminin ya da çok değerli Selçuklu dönemi tarihi eserlerinin yanı sıra bir gastronomi şehri olmasının önemini keşfetmesi çok doğru atılmış bir adım.
Şöyle bir etrafınıza bakın ve çevrenizdeki herhangi birine sorun. Bir şehre, kasabaya, köye turistik ziyaret yapmak, gezmek-görmek isteyen herkesin ilk sorusu “Acaba orada ne yer, ne içerim?” olacaktır.
İnsanlar daha evden çıkmadan, “Nasıl ve nerede yeriz?” diye araştırmaya başlıyor. Tüm dünyada seyahat edenlerin arasında özellikle yeme-içme odaklı olanların sayısı da hızla artıyor.
Tanıdığım ya da tanımadığım herkes ve özellikle gençler “Tamam biz de orayı görmek, gezmek istiyoruz ama bize tavsiye edeceğiniz bir lokanta, kafe var mı Sahrap Hanım?” diye sorar. İşte tüm bu gelişmeler, gastronomi turizminin önemini ortaya koyuyor.
Kadınların bereketli elleri
Gastronomik bir destinasyon yani bir gastronomi şehri olmanın ilk adımlarından birisi de temiz, tertipli butik otelleri, kimi zaman 4-5 yıldızlı lüks otellerinin olması. Bunun yanı sıra özellikle yöresel yemekleri sunabileceğiniz temiz, hijyenik ve güler yüzlü servisi olan restoranları oluşturmak gerekir.
Herkes tarhana, nar ekşisi, zeytinyağı, reçel, çörek gibi yöresel yiyecekleri alıp evine götürmeyi, eşe dosta hediye etmeyi çok seviyor.
Yerli turistin de çok meraklı olduğu bir diğer konu da yiyecek-içecek alışverişi yapmak.
Bu yüzden şehirlerimizde geleneksel, markalaşmış ürünlerinin satıldığı market, fırın ve mağazaların açılması gerek.
Biliyor musunuz, hayallerimden birisi de o yörede kurulmuş kadın kooperatiflerini turizmin içine katabilmek. Çok beğendiğim Adana Kınalı Eller, Amasya Arı Kadınlar, Isparta Lavanta Kokulu Köy Kadın Girişimciler Kooperatifi gibi Kayseri’nin de KAÇEM’i (Kadın Çiftçiler Ekolojik Eğitim ve Üretim Merkezi) var.
Bu kadın kooperatiflerine olanak tanıyıp, bir dükkan açmalarını sağlamak ve üretken, bereketli elleriyle yaptıkları leziz ürünlerini satabilmelerinin yolunu açmak gerekir.
Kadınların da işin içine katıldığı bir gastronomi şehri Kayseri düşüncesi size de çok cazip gelmiyor mu? Emin olun ki o şehrin ekonomik hayatına renk katar, canlandırır.
Çeşit çeşit mantıların şehri
Orta Anadolu’nun mutfağıyla öne çıkan en önemli şehri Kayseri. Anadolu’da nereye giderseniz gidin mutlaka mantı yaparlar ama Kayseri mantısının yeri herkes için farklıdır.
Üstelik bildiğimiz; hamuru aç, kes ve içine kıymayı koy kapa mantığından çok farklı çeşitleri vardır. Yağda kızaran pofuduk hamurlu yağ mantısı ve prov mantısı da yine çok beğenilen çeşitlerinden. Bence Kayserililer bir mantı, bir de pastırma festivali yapıp, yedi düvele bu iş nasıl yapılırmış diye göstermesi gerekir. Bütün bunların yanı sıra Kayseri’yi sadece bir mantı, pastırma şehri olarak görmemek lazım.
Fırın ağzı, develi cıvıklısı, kalem gibi sarılmış yaprak sarmaları, tahinli tandır börekleri, güllü baklavası ayrıca benim de favorilerimden olan şebit yağlaması, işkembe dolması, kurşun aşı, nevzine tatlısı, saray aşuresi, gilaburi şurubu gibi tadı doyumsuz yüzlerce lezzetleri var.
Artık siz de biliyorsunuz Gaziantep ve Hatay, yemekleriyle dünya markası olmayı hak etti ve UNESCO şemsiyesi altına girdi. Afyon ilk turunu başarıyla tamamladı ve o da yemekleriyle UNESCO şehri olmayı hak etti. Şimdi sıra Kayseri, Adana, Kastamonu ve Malatya’da.
Hadi Anadolu, hepiniz gastronomi şehri adayısınız, bir an önce çalışmaya başlayalım! Merak etmeyin, biz yanınızdayız ve size hep destek olacağız.
Paylaş