Paylaş
Bütün dinlerde olduğu gibi Müslümanlıkta da törensel niteliği olan, özel gün yemek ve tatlılar vardır. Aşure de İslam toplumunda kutsallık atfedilmiş bir kutlama yemeğidir.
Aşure aynı zamanda bolluk ve bereketin sembolü olduğu gibi, eş dost ile paylaşmanın da ifadesidir.
Ay yılını esas alan hicri takvime göre Muharrem ayı ilk aydır.
Aşure ayı da denen Muharremin onuncu gününde aşure pişirmek adettir. Yüzyıllardan beri devam eden aşure geleneği hem sevinci hem de hüznü ifade eder.
Bana göre, dünyanın hiçbir mutfağında yiyecek ve içeceklere Türk mutfağında olduğu kadar anlam ve değer yüklenmemiştir.
Anadolu topraklarında yemekle ilgili hikayeler, destanlar, atasözleri, deyimler, şarkı, türkü ve maniler sayılamayacak kadar çoktur.
AŞUREYLE İLGİLİ PEK ÇOK EFSANE VAR
Yabancı yemek yazarlarına hikayesiyle birlikte bir Türk yemeğini anlatmak benim için bayağı havalı oluyor doğrusu.
Onlara aşureyle ilgili pek çok hikaye, rivayet ve efsane anlatıyorum.
Nuh peygamber tufandan kurtulmuş, gemisi Cudi dağına oturmuş, işte o gün kurtulanlar gemide kalan çeşitli erzakları karıştırıp bu tatlı çorbayı pişirmişler ve günü kutlayıp bayram etmişler.
Yine aynı gün Hz. Adem’in tövbesi kabul edilmiş, Hz. Yakup oğlu Yusuf’a kavuşmuş.
Aşure gününe atfedilen efsanelerin hepsini sayarsak sayfalara sığmaz.
Benim aşureyle ilgili anılarım da çoktur. Bunlardan en sevdiğim ise Zümriye Hanım Teyze’nin her Muharremde anneme söylediği “Kızların aşuresini pişirdin mi Hikmet Hanım” sözüyle başlar.
Bu soruda, belki de beş kız, bir erkek çocuklu ailemize bir dokundurma da vardı.
Otuz-kırk yıl önce her Muharrem ayında “mahalledeki evlere, konu komşuya, falanca komşuya aşure dağıtma işini kızların yapsın Hikmet Hanım” fısıldaşmalarını kapı aralarından duyardım.
Böylece biz kızlar, mahallelinin gözünde görücüye çıkmış, iyice tanınmış olacaktık.
Geçen hafta aşure pişirirken bu anılar aklıma geldi, kendi kendime gülümsedim. Benim oğullarım var ama etrafımda kızı olan herkese mutlaka aşure pişirmesini salık vermeyi de ihmal etmedim.
Sütlü saray aşuresi
Aşurelik buğday, kuru fasulye ve nohudu iyice yıkadıktan sonra ayrı ayrı tencerelere koyup üzerlerine en az 5 santim çıkacak kadar soğuk suyla ayrı ayrı haşlanmaya bırakın.
Kaynamaya başladıktan 10 dakika sonra tencerelerin altını kapatın. Kapakları kapalı vaziyette sabaha kadar bekletin.
Ertesi gün buğday, fasulye (kuru börülce de kullanabilirsiniz) ve nohudu yıkayıp süzdükten sonra hepsini büyük bir tencereye aktarın.
Üzerine 12 su bardağı sıcak su ve ılık sütü ekleyip orta ısılı ateşte, arada sırada karıştırarak kaynatın.
Kaynamaya başlayınca, yıkanmış üzümleri, küp küp doğranmış kayısıyı ilave edin. Varsa kuru elma ve kuru erik de katabilirsiniz.
Kaynadıktan 15 dakika sonra şekeri
ilave edin.
Arada sırada karıştırarak malzemeler iyice yumuşayıncaya kadar pişirin.
Aşurenin kıvamı koyu kıvamlı bir çorba gibi olmalı. Dolayısıyla bir yandan sık sık karıştırmalı, bir yandan da gerekirse sıcak su eklemelisiniz.
Aşureyi kaselere paylaştırıp isterseniz üzerlerine biraz gülsuyu gezdirin.
Üzerlerini fındık, ceviz ve nar taneleriyle süsleyebilirsiniz.
Soğuyunca servise sunun.
Not: Aşure sıcakken 25-30 gr tereyağı eklemek parlaklık verir.
Malzeme listesi
- 2 su bardağı aşurelik buğday
- Yarım su bardağı kuru fasulye (Kuru börülce de kullanabilirsiniz.)
- Yarım su bardağı nohut
- 3 su bardağı toz şeker
- Yarım su bardağı
çekirdeksiz kuru üzüm
(Sultani üzüm de denir.)
- Varsa 7-8 dilim kuru elma, kuru erik (Kuru incir de kullanabilirsiniz.)
- 8-10 adet kuru kayısı
- 2 su bardağı ılık süt
Üzeri için;
- 1 su bardağı gülsuyu
- 250 gr fındık ya da ceviz içi
- Nar taneleri
Paylaş