Bayramda kapımıza gelen ramazan davulcusuna kaçımız gönlümüzden koparak harçlık veriyoruz?
Ya da kaçımız yanımızda çalışan insanlara küçük de olsa birer bayram hediyesi alıyoruz? Soruyu şöyle sormak anlatmak istediğimiz şeye biraz daha yaklaştıracak sanırım bizi? Kaçımız bayramları tatil yapmak, bir yerlere kaçmak için fırsat olarak değerledirmek yerine başkalarını sevindirebileceğimiz fırsatlar olarak görüyoruz... Sanırım pek azımız.
Şimdi şöyle eskilere bir gidelim ve bakalım bayrama nasıl hazırlanıyormuş eski zaman insanları. Bir kere, bayram alışverişi denen şey pek ciddiye alınırmış o zamanlar. Evin hanımı ya da maddi durum biraz daha iyiyse, evin hizmetçisi ve çocukların dadısı bayrama bir hafta kala başlarlarmış alışveriş faslına. Bu alışverişler planlı proglamlı yapılır, ne almak için nereye gidileceği önceden bilinirmiş. Tabii, bu nereye gidileceği konusu biraz da bayram alışverişine çıkacak olanların maddi durumuna bağlıymış. Yani, Mahmutpaşa’dan ya da Kapalıçarşı’dan alışveriş yapan da varmış, Beyoğlu’ndaki pahalı dükkanlardan da. Hatta bazı kadınlar bayramda giyecekleri kıyafetler çok özel olsun istedikleri için mevsime uygun kaliteli bir kumaş beğenirler ve İstanbul’un en meşhur terzilerinde diktirirlermiş elbiselerini.
O zamanlar bırakın davulcuya harçlık vermekten kaçmayı, bayram için davulculara da küçük hediyeler alınırmış. Bayram harçlığı istemek için kapıya gelen davulcuya alınacak bir hediye de varmış alışveriş listesinde, evin büyükannesi için dikilecek elbise için alınacak pazen kumaş da.
Alınacak her şey önceden planlanır eğer alışveriş bir güne sığmayacak gibiyse birkaç günlük alışveriş planı yapılırmış. Alışverişe çıkan hanımlar bazen lüks bir arabanın arka koltuğundan inerek, bazen de mahalledeki arkadaşları ile toplu olarak yürüyerek giderlermiş bayramlıkları almaya. Yazının başından beri bayram alışverişi yapan kadınlardan sözedip duruyoruz. Erkekler de evin eksiğini tamamlar ve örneğin bayram şekeri alırlarmış evlerine. Bir de baba-oğul gidilen bir yer varmış bayram öncesi. Bahçekapı’daki fesçi dükkanları.
Oğlunun elinden tutan baba sıra sıra dükkanlardan birini seçer, iki adet fes beğenir ve feslerin kalıplara konup püsküllerinin dikilmesini beklermiş. Sonra da fesler için yapılmış özel kutularla çıkılırmış dükkandan. Evet, bayram demek telaş demekmiş eskiden. Şimdilerde de telaş yaşıyoruz bayram gelirken. Ama bayram tatili uzayacak mı, bu tatilde nereye gitsek ya da kredi kartına kaç taksit yapıyorlar telaşı.
Bulgurlu mazı çorbası
6 kişilik
Hazırlama süresi 10 dakika
Pişirme süresi
20 dakika
Malzeme listesi
2 çay bardağı ince köftelik bulgur
1 adet orta boy kuru soğan
5 yemek kaşığı zeytinyağı (ya da 2 tatlı kaşığı tereyağı)
4-5 adet sivri biber
2 adet orta boy domates
5 su bardağı sıcak et ya da tavuk suyu
1 çay kaşığı tuz, karabiber
1 tatlı kaşığı kırmızı pul biber
Zeytinyağı ya da katı yağı orta boy bir tencerede hafifçe kızdırıp incecik doğradığınız soğanı ekleyerek orta ısılı ateşte karıştırarak 1 dakika kadar kavurun. Ayıklayıp çok ince halkalar halinde doğradığınız sivri biberi de ilave edip tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak 1-2 dakika daha kavurun.
Kabuklarını soyup tavla zarı formunda doğradığınız domatesi de aktarıp 2-3 dakika daha pişirin. Sıcak et ya da tavuk suyunu ekleyip tuz ve karabiberi serpiştirin. Çorba kaynamaya başlayınca yıkadığınız bulguru katıp bulgur iyice yumuşayıncaya kadar pişirin. Ocaktan alıp üzerine çok ince kıydığınız maydanoz ve kırmızı pul biberi de serpiştirip sıcak sıcak servise sunun.
Beşamel soslu üç renkli sebze püresi
8 kişilik
Hazırlama süresi 30 dakika
Pişirme süresi
25 dakika
Malzeme listesi
3 adet orta boy havuç
4 adet orta boy patates
2 demet ıspanak
(150-200 gr kadar)
Beşamel sos için;
5 yemek kaşığı zeytinyağı
3 tepeleme yemek kaşığı un
5,5 su bardağı süt
(yaklaşık 1 litre kadar)
1 çay kaşığı tuz, karabiber
1 su bardağı dolusu rendelenmiş taze kaşar
8-10 yaprak maydanoz
Havuçları soyup ikiye böldükten sonra, üzerine çıkacak kadar tuzlu suyla yumuşayıncaya kadar haşlayın. Patatesleri kabuklarıyla birlikte iyice yıkayıp ikiye böldükten sonra bol tuzlu suyla haşlayın. Ispanakların kök kısımlarını kesip sapları ve yapraklarını incecik doğrayın. 2-3 su bardağı suyla 10 dakika kadar haşlayıp süzdükten sonra iyice sıkın. Haşladığınız havuç ve patatesleri ayrı ayrı kaplara rendeleyin.
Diğer taraftan, beşamel sosu hazırlamak için; zeytinyağını orta boy bir tencerede kızdırıp üzerine unu ekledikten sonra orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak 4-5 dakika kavurun. Unun rengi iyice sararınca, üzerine sütü de azar azar ekleyip karıştırmaya devam ederek muhallebi kıvamına gelip kaynamaya başlayıncaya kadar pişirin.
Tuz ve karabiberi ilave edip tekrar karıştırın. Birkaç dakika daha kaynatıp ocaktan alın. Sıcakken üzerine rendelenmiş kaşar peynirini katıp karıştırdıktan sonra bir kenarda bekletin. Ortası delik geniş bir kek kalıbını streç film veya alüminyum folyoyla kaplayın. Maydanoz yapraklarını şekil vererek kalıba yerleştirin.
Beşamel sosu üçe ayırıp ayrı ayrı havuçla, ıspanakla ve patatesle karıştırın. Maydanozun üzerine sırasıyla havuç püresini, ıspanak püresini ve patates püresini yayın. Üzerine bir kaşıkla bastırın. Buzdolabında 2-3 saat beklettikten sonra bir servis tabağına ters çevirin. Üzerindeki naylonu ya da folyoyu sıyırdıktan sonra dilimleyerek servise sunun.