“Hissettirilen” …
Sizde de çok anıyı canlandırdı mı?
…
İnsanları çoğunlukla işleri yormaz, çünkü iş alanı ne olursa olsun içsel ya da fiziksel olarak göreve bir ölçüde hazırlanır herkes.
Ama insanı insan öyle derinden yorar ki,
kurumlardaki birçok kırılım noktası buraya gelir sıkışır.
Yani hissedilen değil de hissettirilen mevzu oldukça mühim!
…
Bir iş ortağımın söz konusu süreç ve içeriğin ana başlıklarını listelemem için
benden rica ettiği şey,
tam olarak bullet point.
…
Plaza dili esprileri artık uzun zamandır iş hayatının içindeyken,
bazı kurumlar ve sayıları az da olsa bazı vizyon sahibi yöneticiler dile sahip çıkmakla ilgili iç kampanyalar başlatalı çok olmuşken,
Cem Yılmaz’dan Kaan Sekban’a gösteri dünyası
konuyu ele alıp farkındalıkta sıçrama yaratmışken ya da ister istemez bu kullanımlar bir alay konusu olmuşken
Başarı; başarma işi, muvaffakiyet.
Dil bilimi uzmanı değilim ama iş hayatındaki iş alışkanlığının, başarının, davranışın ve
potansiyelin toptan ifadesi
en doğru şekilde Fransızcadan gelen performans kelimesi ile eşleşiyor sanırım.
Kelime derinliği açısından muvaffakiyete yakın olsam da
iş hayatına dair bütünlük halen performansta.
…
Bu kısa yazıda konumuz kelime kökeni ya da performans olmadığı için burayı hızla geçiyor ve
Peki ya mesai kontrollerine ? Mesela çalışanınızın bilgisayarda aktif kaç saat geçirdiğini, adım adım hangi işleri takip ettiğini,
kaç toplantı yapıp kaç rapor yazarken kaç mail cevapladığını
kayıt altına alıyor musunuz?
Açık ekran politikanızı anlık kurum içi yazışma programları ile destekleyip WhatsApp grupları
ile taçlandırmaya ne dersiniz?
Gün ortası, saat başı ya da gün sonu kontrolü ne durumda?
Mesai başlangıcına ve gün içi kontrolüne sıkı sıkıya bağlıyken
mesai dışı küçük (!) istekleriniz istediğiniz oranda karşılanıyor mu?
Hiçbir açıklama yapmadan ve öncelikli olarak vurgulamak istiyorum;
eğer pandemi döneminde özellikle
minnet gösterilmesi gereken bir kitle varsa o kesinlikle
çalışan annelerdir!
Üstelik her iş dalından tüm çalışan anneler…
Üretimde çalışanı, güvenlikte duranı, beyaz yakalılığa evden devam edeni, doktoru, esnafı, temizlik görevlisi,
hemşiresi, sipariş taşıyanı, öğretmeni,
tarlada çalışanı ya da avukatı… Hepsi!
Hatta çoğu zaman hikayenin niteliği, niceliği, başlangıç noktası vs hiç gözümüze gelmeden doğrudan
sonuca odaklanıyoruz.
Varlık, tanınırlık, cazibe ve ilgi odağı olma ve olmama!
Çoğu başarı hikayesi bundan ibaret.
…
Aman yanlış anlaşılmasın, her başarı hikayesi ve hatta her hikaye kendi içerisinde muazzam derecede
önemlidir. Ve elbette anlatılmaya, anılmaya değerdir.
Üstelik hepsinden çıkarılacak bir ders,
Hatta geçmiş deneyimleri ele alırsak deyişi biraz uyarlamak
doğru bile olabilir. Deneyelim;
“iş hayatında davulun sesi geliyorsa, iş işten çoktan geçmiştir”.
Ne dersiniz?
…
Çok net söylenebilir ki bir konu iş hayatında konuşulmaya başlandıysa,
o konu hakkında alınacak
aksiyon tasarlanmaya başlanmıştır bile.
Olumlu ya da olumsuz, oldukça ciddi sonuçlar doğuracağını söylemek ise
şimdiden mümkün.
Yöneticilerin, planlayıcıların ve tüm çalışanların
hızla farkına varmasında sadece fayda değil, geleceğin
vizyonuna uyum ve
riskleri görebilme ihtimali de var.
…
“Freelance” çalıştırılmanın ayak sesleri duyuldu…