Paylaş
Birkaç hafta önce bavul üreticisi Rimowa tarafından İsviçre’de düzenlenen ve dünyanın farklı ülkelerinden gazetecilerin, işadamlarının, aynı zamanda havacılık sektörü liderlerinin buluştuğu bir panele davet edildim. Benim için en heyecan verici tarafı ise az sonra okuyacağınız gibi Türk Hava Yolları ve Türk Hava Kuvvetleri tarafından da kullanılan Alman Junkers F13 yolcu uçağıyla yaptığımız seyahat oldu. Sıradan bir uçak değildi bindiğimiz; dünyanın ilk metal gövdeli uçağının yaklaşık bir asır sonra yeniden üretilmiş haliydi. Yedi yıl süren bir proje yürütülmüş, 12 bin saatlik çalışmanın sonucunda imal edilmişti. Uçakta orijinal olmayan tek şey o dönemdeki motoruydu. Güvenli bir uçuş için bu önlemi almak zorunda kalmışlar; iyi ki de öyle olmuş!
HAVACILIK SANAYİNİN DOĞUM GÜNÜ
1920’de dünyanın ilk metal gövdeli uçağı olarak havalanmış Junkers F13. Bu uçuş aynı zamanda uçak endüstrisinin doğum günü kabul ediliyor çünkü o zamana dek ahşap ve bez kullanıldığı için ne uzun uçuşlar yapmak ne de seri üretime geçmek mümkün olmuş. Junkers uçakların gövdesinde duralüminyum denen malzeme kullanılmış. Hala havacılık sektöründe kullanılan ve ‘sert-dayanıklı-hafif’ özelliklerini kendinde toplayabilen bu alaşım malzemenin bakımının kolay olması ise bir diğer önemli avantaj.
1- İKİ HANGARLA BAŞLANGIÇ
Ülkemizde havacılığın ilk adımları neydi diye baktığımda, karşıma 1912 tarihi çıktı; bugünkü Atatürk Havalimanı civarında küçük bir meydan ve iki hangar kurulmuş. Sivil havacılığın miladı ise 1925 yılında Türk Tayyare Cemiyeti’nin yani bugünkü adıyla Türk Hava Kurumu’nun açılışı olmuş.
2- ALTI UÇAK YAPAN BİR GÖKYÜZÜ KAHRAMANI
Dünyadaki ilk metal gövdeli uçağın havalanışının üzerinden sadece beş yıl geçmişken bizim ilk yerli uçağımız göklere çıkmış. Milli Mücadele yıllarını henüz geride bırakmış, yokluğun en şiddetlisini yaşayıp ulusal projelerle gelişme atağına kalkmış Türkiye’de, hayatını havacılık aşkına adamış Vecihi Hürkuş, ilk yerli uçağımızı yapmış. ‘Vecihi K-VI’ adını verdiği ilk yerli askeri uçak, 28 Ocak 1925 Pazar günü hiçbir sorun olmadan ilk uçuşunu gerçekleştirmiş. Aynı yıl Alman Junkers firmasıyla kesişmiş yollar; ortak bir fabrika kurulması için anlaşma yapılarak Tayyare Motor Türk Anonim Şirketi’nin temelleri atılmış. Kayseri’de kurulan fabrikanın resmi açılışı 6 Ekim 1926’da gerçekleşmiş. 20 adet Junkers üretimi planlanmış ama ortaklık bozulduğu için üretilememiş. Ayrıca Eskişehir’de de bir bakım ve revizyon atölyesi kurulmuş.
3- YARIM KALAN HİKÂYELER
Vecihi Hürkuş bilgisiyle, inatçı cesaretiyle ve havacılık deneyimiyle yaşamı boyunca toplam altı tane uçak üretmiş. İlk sivil uçağı, Kadıköy’de bir keresteci dükkânında 3 ayda yapmış. Memuriyetteki ücretsiz izin hakkını kullanarak kiraladığı dükkânda yaptığı uçağını Kadıköy Fikirtepe’de havalandırdığında, takvimler 16 Eylül 1930’u gösteriyormuş. Aşağıda onu izleyen büyük kalabalığın gururunu arkasına alarak Ankara’ya kadar uçmuş. Dönemin Başbakanı İsmet İnönü ve askeri bir heyet uçuş sonrası onu tebrik etmiş. Ama sonuç, her hatırladığımızda yüzümüze tokat gibi vuran o gerçek olmuş; uçuş sertifikası verilememiş Hürkuş’a. Aldığı yanıt; “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” olmuş.
4- BİTİRİLEMEYEN, DURDURULAN PROJE
Havacılık tarihimiz yarım kalan hikâyelerle dolu... Fransa’da eğitim alan Selahattin Reşit Alan 1932’de tasarladığı eğitim uçağının prototipini tamamlamış. Bazı parçaları Kayseri fabrikasında imal de edilmiş. Ancak uçağın daha deneme testleri bitirilemeden proje durdurulmuş. Bir yıl sonra ise Hava Yolları Devlet İşletmesi kurulmuş. 5 uçaklık ilk filoda yine Junkers adı varmış; 4 koltuklu 2 uçakla yer almış.
5- İSTANBUL-ANKARA ARASI UÇUŞLAR
Havacılık tarihi denince anmadan geçemeyeceğimiz bir diğer isim Nuri Demirağ. Yıl 1936, İstanbul Beşiktaş’ta uçak atölyesi kurmak için çalışmaya başlamış. Türk Hava Kurumu’nun da desteklemesiyle yatırımlarını artırıp sürece hız vermiş ve Şubat 1937’de atölye değil bir fabrika açmış. Başmühendisi ise Selahattin Reşit Alan olmuş. 2 mürettebat ve 6 yolcu taşıyabilecek kapasiteye sahip bir uçağı ürettiklerinde tarih 1944’müş. Bu kez sertifika alınmış hatta İstanbul-Ankara arası yolcu taşımacılığına bile başlanmış. Aynı yıl Türkiye beş adet Junkers sahibi olmuş. 2. Dünya Savaşı’nda Almanya’ya magnezyum başta olmak üzere çeşitli madenler satan Türkiye, karşılığında uçak almış. Burnunda Devlet Hava Yolları yazıyor, kuyruğunda Türk bayrağı ve T.C. tescili yer alıyormuş. Rengi ise çağla yeşiliymiş; çünkü pasa karşı vurulan astar boya bu rengi veriyormuş ve uçaklar üzerine başka boya vurulmadan gönderilmeye başlamış göklere. Savaş yılları nedeniyle yedek parçalarını alamayınca 1948’de kullanılamaz olmuşlar.
6- BİR FABRİKA DA ANKARA’YA
Beşiktaş’ta bugün Shangri-La Bosphorus Hotel olan uçak fabrikasının çalıştığı dönemde, Ankara Etimesgut’ta THK tarafından bir uçak fabrikası kurulmuş. 1941’de İngiliz firma De Havilland sponsorluğunda açılan fabrikada Türk ve Polonyalı mühendisler birlikte çalışmış. Yabancı lisanslı uçak motoru imalatı ve onarımı yapılmış yıllarca. Etüt birimi ise 16 tip uçak tasarlamış, 12’si tamamlanmış; hatta ambulans uçak olarak tasarlanan THK- 5 Danimarka’ya ihraç bile edilmiş.
7- ‘UĞUR’ UÇAKLARI SEMADA
THK uçak ve motor fabrikaları 1952’de Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’na devredilmiş. 1954 yılında bir eğitim uçağı üretimi programlanmış. 1955-57 arasında toplam 57 adet üretilmiş bu uçaktan; adına da ‘Uğur’ denmiş. 3 tanesi Ürdün Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne hibe edilip diğerleri Uçuş Okulu’na verilmiş ve 1969’a kadar uçmaya devam etmişler.
UÇAK GÖVDESİNDEN İLHAM ALAN BAVUL
1950’lerde Türkiye uçak üretimi yapma politikasından vazgeçme eğilimi gösterirken, sınırlarımız dışında yolcuları ilgilendiren bir gelişme yaşanmış. Junkers’ten ilham alan bir başka Alman firması Rimowa, duralüminyum malzemeden bavul üretmeye başlamış. Hafifliği ve dayanıklılığı ile özellikle üst düzey gelir grubu tarafından tercih edilen ve bu niteliğini hala koruyan 112 yıllık firma, geçmişteki politikasıyla da bugünkü çizgisiyle de vizyonerliği öğretiyor adeta. Onlar markaları için ilham olan uçağı yeniden üretip havalandırıyor bense yakın geçmişte Savarona Yatı’nı jilet yapmaya kalkışımızı içim sızlayarak ve biraz da yüzüm kızararak anımsıyorum.
Paylaş