Paylaş
Osmanlılar döneminde padişahlar şehzadelerinin çekirdekten yetişmesini ister, bu amaçla eğitimleri için Amasya’ya gönderirmiş. Bu nedenle Amasya’nın yüzyıllardır süregelen unvanı “şehzadeler şehri.” İslami eğitim açısından da önemli merkezlerden biri olarak kabul edilen şehir tek seferde 2 bin ilahiyat öğrencisine iaşe dağıtabilecek zenginlikteymiş.
Eğer keşfetmek ve farketmek üzerine bir seyahate çıkacaksanız bana göre üç şey vazgeçilmez olmalı: tarih, doğa ve kültürel miras.
Şehrin tarihi milattan öncesine dayanıyor. Coğrafyanın babası sayılan Amasya doğumlu Strabo belki biraz da mitolojik hikayelerin etkisinde kalarak, şehrin kuruluşunu Amazonların kraliçesi Amasis’e atfetmiş.
Amasya'da Kral Kaya Mezarları
Amasya’da özellikle tarih meraklılarının ilgisini çeken yerlerin başında kral kaya mezarları geliyor. Bana göre Dalyan’dakiler daha gösterişli fakat Amasya’dakiler de kesinlikle görülmeye değer. Mezarlara ulaşmak için nehrin kuzey kıyısında yer alan Hatuniye Mahallesi’nden yukarı tırmanmak gerekiyor. 18 mezarın sadece kralların gömüldüğü yer değil aynı zamanda birer tapınak olarak da kullanıldığına inanılıyor. Hemen yanındaki Kızlar Sarayı ise geçmişte hükümdarların yaşadığı yermiş.
Kaya mezarların tepesinde, Pontus döneminden kalma kalenin yıkıntılarını da görebilirsiniz. Kale, son yapılan restorasyonla biraz daha güzelleşmiş ve güzel bir manzarası var. Hele ki orada bulunduğunuz dakikalar bir ezan vaktine denk gelirse, aşağıdaki vadide yankılanan seslerin yaydığı huşu içinizi dolduracak. Işıklandırılan kaya mezarlarını akşam seyretmek ise ayrı bir keyif…
Amasya Fotoğraflarının Vazgeçilmezi
Amasya ile özdeşleşen 19. yüzyıldan kalma evler, koruma altında. Bağdadi ve hımış tekniklerinin en güzel örnekleri olarak kabul edilen evler, bitişik nizamda Yeşilırmak Nehri kenarında tarihi sur duvarları üzerinde yer alıyor. Geleneksel Osmanlı evlerinin tüm özelliklerine sahip olan yapılar şu özelliklere sahip; bodrum üzeri çıkılmış tek ya da iki kat, haremlik selamlık bir düzen, avlunun ya da bahçenin genellikle ortada yer almasıyla dışa kapalı bir görünüm, dışa taşkın ikinci kat uygulamaları, cumbalar ve içerinin görünmesini önleyen pencere kafesleri. Osmanlı evlerinin en güzel örneklerinden olan Hazeranlar Konağı ziyaret edilmeli. Burada 19. yüzyıl zenginlerinin nasıl yaşadığına dair fikir edinmeniz mümkün. Zemin kat bir nevi galeri olarak kullanılıyor ve farklı sanat dallarına ait sergiler açılıyor.
23 Bin Eserlik Amasya Müzesi
Amasya Müzesi görülmeyi hak ediyor. Kalkolitik Çağ’dan başlayıp Osmanlı dönemine kadar tam on iki farklı medeniyete ait yaklaşık 23 bin 500 eser barındırıyor. En ilgi çeken bölüm ise bahçede yer alan bir Selçuklu mezarı. Mezar, Burmalı Minare Camii’nin altında bulunan mumyaları barındırıyor. Mumyaların tarihinin Moğolların Anadolu’ya akın edip Selçuklu saltanatına son verdikleri döneme dayandığı biliniyor. Arkalarında birçok küçük devlet bırakmış Moğollar. Mumyaların sahibi olan İlhanlı Beyliği de Moğolların ardından ortaya çıkmış bu küçük devletlerden biri ve Osmanlılar tarafından tarihten silinene kadar Amasya’da hakimiyetini sürdürmüş.
Asırlık Ağaçların Gölgesindeki Külliye
Nehir kıyısında yapacağınız yürüyüşte karşılaşacaklarınız arasında, mis kokulu şimşir çitlerin çevirdiği muhteşem güzellikteki Sultan 2. Beyazıt Camii yer alıyor. Medrese, kütüphane, imaret ve çeşme gibi birbirinden farklı hizmetler sunan birçok binanın bir cami etrafında yer almasıyla oluşan külliye, bu kategorideki yapıların en iyi örneklerinden biri. Bahçesini gölgeleyen ağaçlar arasında, yaşı 400-500 arasında olanlar var. Tarihe tanıklıklarını saygıyla selamlamadan geçmeyin…
Amasya'dan Mimari Notları
• Şehrin doğusunda yer alan Gümüşlü Camii, defalarca yeniden inşa edilmiş.
• Kurtuluş Savaşı’nın temellerinin atıldığı Amasya Kongresi’nin anısına dev bir Atatürk heykeli yapılmış.
• 2. Beyazıt’ın oğlunun lalası için 1468’de Mehmet Paşa Camii; sultanın kapıağası Hüseyin Ağa için ise 1488’te Büyük Ağa Medresesi yapılmış.
• Giriş kapısındaki oyma işçiliğiyle hayranlık uyandıran 1309’dan kalma Bimarhane, İlhanlılar tarafından darüşşifa ya da akıl hastalıkları hastanesi olarak kullanılmış.
• İran mimarisinden izler taşıyan Selçuklu yadigarı Gök Medrese Camii, 1267 yılında inşa edilmiş.
Amasya Elması ve Mutfağı
Amasya elması, küçücük, bir yarısı kırmızı diğer yarısı sarı ya da yeşile çalan renkte. Aslına bakarsanız pek dikkat çekici değil, zaten adı da “Amasya Elması” değil… Asıl adı “Misket Elması” ama yetişmek için en sevdiği toprak Amasya olunca zamanla bu şehrin adıyla anılır olmuş. Şehrin köklü tarihi Amasya’ya zengin bir lezzet yelpazesi hediye etmiş. Özellikle şehzadelerin eğitim için gönderildiği yer olması nedeniyle, saray mutfağı şehre taşınmış. Hem kendine özgü yemekleri var hem de Anadolu’nun birçok yöresinde bilinen yemeklerin malzeme ve pişirme teknikleri farklılaşarak hazırlanan versiyonları. Çatal çorba, toyga çorbası, bakla dolması, kuzu eti ve karın zarı kullanılanarak yapılan göbek dolması, Amasya çöreği, yağlı katmer, elma tatlısı ve hasuda yöresel lezzetlerden birkaçı...
Paylaş