Bayramda başkentleri keşfedin

Yolculuk bence bir yaşam tarzı. 20 kez gittiğim bir yerde yeni bir detay keşfetmeyi de ilk kez gideceğim bir yerin heyecanını içimde hissetmeyi de çok seviyorum. Günümüzde seyahat etmek geçmişe göre çok daha kolay. Ama zor olan, o seyahatlerde farklı pencereler açabilmek. Benim için hedef sadece gezmek değil, hikâyelerine kafa yormak, görünenin ardındaki görünmeyene bakmaya çalışmak ve bunu teknolojinin tüm nimetlerinden yararlanarak olabildiğince çok insana ulaştırmak. Bayram tatili yaklaşırken biraz yakın biraz uzak başkentlerden bir seçki sunmak istiyorum size. Önce komşulardan başlayalım gezimize. Sonra da klasikleşen, benzerlikleri ve farklılıklarıyla her zaman ilgi çeken bir rotayla Avrupa’nın merkezine doğru uzanalım. Eğer bu yazı size ilham verir de yola çıkarsanız önce Saffet Emre Tonguç (SET) uygulamasını telefonunuza indirin, sonra da 35 yıllık deneyimle, Türkiye ve dünyadan bütün önerilerimi bir arada bulabileceğiniz uygulamayla yeni keşiflerinizi güzel anılara dönüştürün.

Sokaklarında sürprizler saklı
ATİNA/YUNANİSTAN

Tatil denince komşu Yunanistan ilk akla gelen adreslerden. Atina’da ilk durağınız şehrin gözdesi ve simgesi Akropolis olsun. Atina’nın tam merkezinde ve 152 metreyle şehrin en yüksek noktasındaki Akropolis, ‘Yukarıda bulunan şehir’ anlamını taşıyor Eski Yunancada. En büyük tapınak Partenon, Dionysos Tapınağı, Odeon ve Sokrat’ın da hapsedildiği tepe, Erehteyon ve Athena Nike (Zafer) Tapınağı Akropolis’te göreceklerinizin birkaçı. Atina, sokaklarında sürprizler saklayan bir yer. Şehrin en bilineni, adı ‘Anayasa’ anlamına gelen Syntagma Meydanı’yla birlikte Kolonaki, Omonia ve Monastraki meydanları şehrin en hareketli merkezleri.
Köprüler şehri
PRAG/ÇEK CUMHURİYETİ

Ülkenin başkenti olan Prag, Vltava Nehri’nin iki yakasında kurulmuş. ‘Köprüler Şehri’ de denen büyülü kenti gezmeye şehrin batı yakasındaki tarihi merkez Stare Mesto’dan başlayın. Tarihe dokunmanın verdiği keyfi, meydandaki kafe ve pub’lardan birine oturarak perçinleyin. Prag’da yerleşimin ilk başladığı yer olarak kabul edilen kalenin eteklerinde barok tarzı evler ve zarif bahçelerden oluşan Mala Strana (Küçük Şehir), dönemin zengin ve aristokratları için kurulmuş. Aziz Nicholas ve Aziz Vitus katedralleriyse görkemleriyle büyülüyor. Ünlü Charles Köprüsü’nü geçip yönünüzü eski şehrin meydanı olan Staromestske Namesti’ye çevirin ve saat başlarında görsel bir şölen sunan Astronomik Saat’i görün. Wenceslas Meydanı ve Narodni Müzesi de görülecekler listenizde olsun.
Osmanlı’dan izler...
SOFYA/BULGARİSTAN

Sofya 545 metrelik rakımıyla Madrid gibi Avrupa’nın en yüksek başkentlerinden biri. Binalarının büyük bir kısmı 2. Dünya Savaşı sonrası inşa edilen şehirde, güzel parklara, eski Bizans ve Osmanlı eserlerine rastlamak mümkün. 1.2 milyon kişinin yaşadığı şehrin sembolü sayılan Alexander Nevski Katedrali, 1878 yılında Osmanlılarla yapılan savaşta, Bulgaristan’ın özgürlüğü uğruna hayatını kaybetmiş olan 200 bin Rus askeri anısına inşa edilmiş. Katedralin yanında devamlı yanan meşalesiyle Meçhul Asker Anıtı var. Yeraltı türbesinde 5’inci ve 18’inci yüzyıl arası ikonaların sergilendiği İkona Müzesi’ni ziyaret edin. Şehrin en eski Ortodoks kilisesi olan St. Sofia Kilisesi’ni, İstanbul’daki Ayasofya’yı yaptıran Jüstinyen inşa ettirmiş. Kentte çok sayıda Osmanlı eseri var. Banyabaşı ve Ulusal Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan Dokuz Kubbeli camileri de gezi listenize ekleyin.
Tuna’da gemi turu yapın
BUDAPEŞTE/MACARİSTAN

Kent, Buda ve Peşte olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Tuna Nehri’nin yüksek ve ağaçlıklı kısmı olan Buda, geçmişte yöneticilere ve soylulara ev sahipliği yapmış. Mutlak hükümdarlığı temsil eden sırtını tepelere ve Gellert Dağı’na yaslamış. Nehrin karşısındaki Peşte’yse ticaret ve sanayinin geliştiği yer olmuş. Bence şehri görmenin en güzel yolu Tuna Nehri’nde bir gemi turu yapmak. Nehir gündüz çok güzel ama nehrin iki yakasını birleştiren köprülerin manzarası, gecenin ışıltısıyla birleşince, Budapeşte peri masallarının başkentliğine soyunuyor. Buda tarafındaki Kale Tepesi bugün bir sanat, kültür ve turizm merkezi. 1541’de Osmanlı’nın şehri almasıyla Fethiye Camisi olarak bir süre kullanılan Matyas Kilisesi, şehir manzarasını seyretmek için en ideal yer olan Balıkçılar Kulesi, 2. Dünya Savaşı’nda ölen askerlerin anısına yapılan Özgürlük Anıtı’nın süslediği Gellert Tepesi arasında gezerek Buda’yı adım adım keşfedebilirsiniz. Peşte tarafındaysa şehrin en büyük yapısı Aziz Istvan Bazilikası, Macaristan Devlet Opera Binası, Avrupa’nın en büyük sinagogu olan Dohany Sokağı Sinagogu ve Kahramanlar Meydanı mutlaka görülmesi gereken adresler. Bir Bektaşi dervişi olan Gül Baba’nın türbesiyse ziyaret eden herkes için bir huzur durağı.

Yakın, ucuz ve vizesiz
TİFLİS/GÜRCİSTAN

Gürcistan’la sınır kapımız Sarp, Hopa’ya dolmuşla yaklaşık 20 dakika uzaklıkta. Ülke bize hem çok yakın, hem çok ucuz hem de vize derdi yok. Gürcistan’a beklentilerinizi yükselterek gitmeyin ama muhteşem doğa manzaraları görmeye hazırlayabilirsiniz kendinizi. Tiflis ülkenin tarihi kenti. Özellikle ortaçağ ve Sovyet mimarisinin izlerini taşıyor. Geçmişi 5’inci yüzyıla kadar uzanan şehrin sokaklarını adımlamak tarihseverler için bambaşka bir deneyim demek. Eski başkent Mtskheta da tarih meraklılarının listesinde olmalı. İlginizi çekerse Stalin’in doğduğu şehir Gori’ye ve Borjomi’deki kaplıcalara da gidebilirsiniz. Gürcü mutfağı Avrupa, Asya ve Ortadoğu mutfaklarından izler taşıyor. Milli yemeklerinden khinkali, ağırlıklı olarak etle yapılan ancak peynir ve sebzeli çeşitleri de olan bir çeşit mantı; mutlaka tadılmalı.Tramvayla görsel yolculuk

VİYANA/AVUSTURYA

Avrupa’nın en düzenli, rafine ve kompakt şehirlerinden biri. Opera’nın önünden devamlı dönüp duran 1 numaralı tramvaya binin. Yaklaşık 20 dakika içinde şehrin en önemli binalarını göreceksiniz. İlk olarak sağınızda, içinde Mozart heykeli olan Burg Parkı ve Efes Müzesi’ne de ev sahipliği yapan Hofburg Sarayı kalacak. Soldaysa sırayla Sanat ve Doğa Tarihi müzeleri, Müzeler Bölgesi, Parlamento, Belediye Sarayı, Viyana Üniversitesi ve Votiv Kilise eşlik edecek görsel yolculuğunuza. Schwedenplatz’a geldiğinizde solunuzda Tuna’da inşa edilen yapay kanallardan birini göreceksiniz. Burada inip yukarıya, Stephansdom’a yürüyün. Şehrin bu görkemli katedraline vardığınızda artık tam merkezde ve en hareketli cadde olan Karntner’in üzerindesiniz. Karntner’in devamında Devlet Opera Binası var. İsterseniz gününüzü bir fayton turuyla renklendirebilirsiniz. Opera’nın paralelindeki Karlskirche, şehrin en güzel kiliselerinden biri. Ünlü kırmızı dönmedolabın olduğu Prater, Viyana’nın simgelerinden sayılıyor. Binip yukarıdan manzaranın tadını çıkarabilir, lunaparkta güzel vakit geçirebilirsiniz. Viyana bölgelere ayrılmış bir şehir. Merkez 1’inci Bölge kabul ediliyor ve şehir toplam 23 bölgeden oluşuyor. 3’üncü Bölge’de mimariye meraklı olanların ilgisini çeken, Hundertwasser isimli ünlü mimarın yaptığı 52 evden oluşan bina var. Yapı, ilginç dış cephesi ve rengârenk seramikleriyle ziyaretçileri şaşırtıyor.