Öyle ki, alan kapatmayı her bölgede iyi yapabilen, kendilerinden çok, topu koşturmayı bilen ve hareketli oynayan Braga’nın aşılması ne kadar zor bir ekip olduğu apaçık ortadaydı. Fenerbahçe’nin kontrollü oyunu seçmesi son derece normaldi. Braga’yı bizden daha iyi tanıyan Pereira’nın sahadaki tek düşüncesi, yemeden atılacak bir goldü.
PLANLAR TUTTU
İlk yarı rakip kaleye bir kere gidebilen Fenerbahçe’ye nazaran Braga’nın atakları daha tehlikeliydi.
İkinci yarı taraftarın da olaya sahip çıkmasıyla, özellikle 50-55. dakikalar arası Volkan Şen’in kanadından geliştirilen tehlikeli ataklar takımın hareketlenmesini sağladı. Fenerbahçe ikinci yarı daha çok önde oynamaya çalışan, bununla beraber defansif düşüncesini de bırakmayan bir görüntü çizdi. Mehmet Topal, orta alandan kaptığı topu dripling yaparak rakip kaleye götürdü ve akıllı gol vuruşu ile Pereira’nın maç öncesi planlarını hayata geçirdi.
MAÇIN KIRILMA ANI
Aslında bunları geri kazanma adına oynayabileceğin en iyi rakip de Eskişehirspor...
İlk yarı itibariyle baktığımızda yine oyunun kontrolü ellerinde olmalarına rağmen kaybedilen iki maçtan geri kalan belirtiler vardı.
Hücum yaparken yapılan pas hataları, ileride çok fazla sayıda görünmelerine rağmen hareketsiz olmaları, Beşiktaş'ın ılışılmış çizgisinin dışındaydı.
Fakat gücü ve kapasitesi belli Eskişehir'e karşı Beşiktaşlı futbolcular her şeye rağmen istenilen sayıda pozisyon ürettiler.
Özellikle ilk 45 dakikada tüm futbol severlerin beklediği her güzellik sahada vardı.
Mücadele, istek, tempo ve uzun zamandır hasret kaldığımız bir futbol zihniyeti vardı ortada.
İkinci yarı ise ilk devreyi aratan, Fenerbahçe için sonuca gitme düşüncesinde oluduğu, Beşiktaş için ise çok fazla olmasa da en azından 1 puan ile dönmenin hesaplarının yapıldığı bir bölümdü.
Pereira’nın Beşiktaş’tan puan alma veya kazanma üzerine kurduğu oyun düzeni ve stratejisi başarıyla sonuç verdi.
Beklediğimiz gibi kontrollü ve topu rakibe bırakan ama kendisi için tehlikeli bölgeye geldiğinde rakibi etkisiz hale getiren bir Fenerbahçe vardı sahada.
F.Bahçe’nin orta alandaki baskılı ve alan bırakmayan futbolu Lokomotiv’i zorlayan unsurdu.
İlk yarıya baktığımızda, rakibin aslında çok fazla gelemediğini, buna karşın Fenerbahçe’nin ise, özellikle Volkan Şen’in etkili çıkışlarıyla oyunu elinde tutan taraf olduğuna tanık olduk.
Fakat, ilk devrenin son dakikasında gelen gol, moralleri bozdu.
Bunlardan birini eksik yaptığınız zaman ise, başarı tesadüflere kalır.
Son 3 yılda Beşiktaş’ta oluşan futbol kültürü, bu sene başarıya belki de hiç olmadığı kadar yakın...
Dünkü maçta hükmetmeyi bilen, rakibine kendini kabul ettiren ve aynı zamanda da kalitesini, yeteneğini, isteğini ortaya koyan bir takım izledik.
Herkes şunu söyleyebilir; “Beşiktaş’ın nasıl futbol oynadığı zaten belli. Rakipleri de, kendi futbolundan ziyade, Beşiktaş’a önlem alarak oynuyor.”
Mersin İdmanyurdu Hocası Ümit Özat da Beşiktaş’a karşı önlemlerini, Başakşehir maçını izleyerek aldığını taktik anlayışıyla gösterdi. Siyah beyazlıları uzun zamandır pozisyon üretmek ve ileride baskı kurmakta bu kadar zorlanırken görmemiştik. Tabii bunda Töre, Quaresma ve geriden destek veren Oğuzhan’ın etkili olmayışı da bir etkendi. Dolayısıyla, Gomez de iyi beslenemedi. Beşiktaş adına pozisyon açısından kısır bir maçtı.
Beşiktaş kalesinde ciddi tehlikeler yaşamadı ama çok büyük tehlikeler de yaratamadı. Beklediği golü de Sosa’nın ustaca vuruşundan buldu siyah beyazlılar... Gol sonrası pozisyonlar bulsalar da, onlar için önemli olan 3 puandı.
MAÇIN KIRILMA ANI
Sosa’nın frikik golü... Pozisyona girilemeyen bir maçta duran topların önemini gösterdi.
Birincisi; FIFA sıralamasında ülke puanına pozitif etki verir. İkincisi de, ki en önemlisidir; takımın hocası futbolcuların doğrularını, yanlışlarını ve eksiklerini görür.
Kazak maçına göre farklı kadro oluşumu sahaya çıksa da, hocanın istediği ve düşündüğü şey değişmez. Bu maçta da özellikle ilk yarıda yapılan doğruların yanında, eksikliklerin çok olması dikkat çekici bir noktaydı.
EKSiKLER VAR AMA...
Takım hâlinde isteğimiz ve iştahımızın yerinde olması, sürekli hareketli bir biçimde oynamamız ne kadar güzelse, oyun anlayışı içerisinde basit ve önemli yanlışlar da yaptık. Birincisi; orta sahadaki defansif rolü üstlenen Ozan ve Arda’nın rakibi karşılamada sıkıntı yaşadığını gördük. İkincisi; Semih ile Serdar birbirlerine yakın oynamalarına rağmen pozisyon ve kademe hataları yaptılar. Bir üçüncüsü de; Bulgaristan takımının hızlı atakları oyuncularımız tarafından takip edilmediği için zor durumlara düştük. İlk yarının son 10 dakikası gol gelmediyse bunun sebebi, Bulgar oyuncuların beceriksizliği ve Volkan’ın dikkatli oluşuydu. Bütün bunları Fatih Hoca, ikinci yarıya girerken yaptığı oyuncu değişikliklerinin yanı sıra sistemi değiştirerek çözmesini bildi.
Duran toptan gelen ilk gol, rakibin çözülmesine sebep oldu. Arkasından 3 dakikada gelen 2 gol daha maçı tamamen noktaladı. İlk kez oynayan Emre Taşdemir’in sol bekteki performansı dikkate değerdi.
Kim demiş ‘basit bir maç’ diye...
Böyle olmadığını hep beraber gördük.
Rakip Brügge öyle ya da böyle Avrupa’da 14. maçına çıktı ve buraya gelene kadar da mağlup olmamıştı. Brügge takımı ne kadar saha doğru çıktı ve doğru oynadıysa maalesef Beşiktaş’ın hocası yanlış bir takımla sahaya çıktı. İlk 11, ikinci yarının kadrosu olması gerekirken Bilic nedendir bilinmez ama Brügge’yi hafife aldı ve hata yaptı.
Belki ilk maç yanılttı, belki de Kayseri Erciyes maçı yanılttı, çift santrforlu oynama düzeninde... Avrupa arenasında en kuvvetli yerinin orta sahanın olması gerekirken maalesef orta saha bakımından Beşiktaş çok zayıf kaldı. Her ne kadar yanlış şekilde sahaya çıksalar da pozisyon yokken bile gol bulabildiğin zaman yapacağın tek şey vardı, yanlışından geri dönmek.
Zaten öne geçtiğin andan itibaren orta sahaya birini sürüp çiftten tek forvete geçebilirdin.
ONU ANLIYORUM
Maçı pozisyona giremeden bitirmek Beşiktaş adına en olumsuz noktaydı. Ofansif oynama düşüncesinde olduğun zamanlarda bile, özellikle beraberliğe yakalandıktan sonra pozisyon üretemiyorsan bunun tek sebebi orta sahanın oyundan düşmesi oldu. Gökhan Töre’nin maç boyunca süren gayretini birçok oyuncuda göremedim. Yapılan bariz hatalar, özellikle kritik bölgelerdeki pas hatalarının cezasını çekti Beşiktaş. Tolga’daki tedirginliği her halde en iyi anlayacak kişi benim. Uzun süren sakatlıktan sonra böyle çok önemli bir maçta oynaması onun adına bir talihsizlikti. Ama burada Cenk’in sakat olduğunu ve Tolga’nın bu nedenle oynamak zorunda olduğunu da atlamayalım.
TEŞEKKÜRLER BEŞİKTAŞ