Paylaş
AB’nin sahibi Almanya ve Fransa gibi ezici ülkelerle mücadele konusunda Tsipras’la ilgili fazla beklentiye girildi.
Bu zamanda “sisteme itiraz” asla kabul edilebilir bir şey değil.
Sebebi basit. Sistem hasta, hatta bitik ama bunu belli etmemek durumunda… İşleri kontrol altında göstermesi şart…
Kabul edilecek bir itiraz bin itiraza yol açabilir.
Yunanistan ne ki? İdeal günah keçisi olmaktan öte…
Arkada çok daha büyük İtalya var mesela. İspanya var. Portekiz var.
Bütün bu ülkeleri mali olarak Avrupa Merkez Bankası yüzdürüyor. Verdikçe veriyor parayı.
Yunanistan’a kırpılacak bir göz umulmadık sonuçlar doğurabilir. O yüzden de sert ve tavizsiz duruyorlar.
Dönelim kendimize. Her gün yüzlerce çevre ihlali yaşanan bu ülkede bir değil bin Rabia Bekar’a (Havva Ana) ihtiyaç var. Ama o da yetmez.
Çünkü ihlali yapan iktidar sahibi itirazlara pabuç bırakmamak durumunda…
Hukuka rağmen, gösterilere rağmen, doğal gerçeklere rağmen imar ediyor, edecek! Öyle oy da alıyor.
Zaten durursa çarklar durur, çarklar durursa mekanizma çöker. Mekanizma çökerse işler nereye varır belli olmaz.
Gelelim Melike Koçak’a. Bu ülkede cinsellik en az konuşulan ama en önemli sorunlardan biri. Bunun yarattığı olumsuzlukları sosyal hayatın pek çok alanında hep beraber yaşıyoruz. Kadının hali malum!
Erkek iktidar alanına yapışmış. Türlü bahaneler yaratıyor. Ahlak bekçiliğine soyunuyor. İşbirlikçiler de buluyor.
Bu kafa bir lisede yayımlanan Tavuskuşu isimli fanzinle bile uğraşabiliyor. İlgili öğretmeni işinden edebiliyor.
Kontrolü kaybetmemek uğruna geliştirdiği kutsal söylemleri yeniden ve yeniden dillendiriyor.
Çünkü açılan her pencere tehlikeli, bir şekilde örtülmeli!
Bir de Melike öğretmene yapılanı “yerinde bulanlar” var ki şimdi o konuya girmeyelim.
Bu zamanda iktidarların küçüğü de büyüğü de örgütlü, ölçüsüz ve vicdansız. Muhalifler ise maalesef dağınık.
O yüzden de saman alevi gibi parlayan “hayır”lar sonuç almakta zorlanıyor. Haklılık çok işe yaramıyor.
Günün sonunda iktidardakinin dayattığını yaşamak durumunda kalıyoruz.
Çare muhalif olanın zamanın ruhuna uygun biçimde örgütlenmesinde ve ses vermesinde.
Ayrıca mevcut durumdan şikayetçi olanlar daha az tüketmeyi, daha az konforu içine sindirebilmeli.
Çevre ihlali – ekonomik gelişme tartışmasında eğilip bükülmeden tavrını net olarak koyabilmeli.
Cinsellik dahil tüm özgürlükleri “ama”sız savunabilmeli.
Söylemesi kolay da…
Paylaş