Paylaş
Ekonomik iklim açısından ilginç bir yıldı 2012.
Kötü beklentilerle başladı ama beklendiği kadar kötü olmadı. Makro açıdan. Faizler tarihi düşük seviyelere geriledi. Borsa rekorlar kırdı. Kurlar yerinde saydı.
Bankalar yine çok kar etti. Büyük şirketlerden de bankalara eşlik edenler oldu. Büyüme yavaşladı ama durmadı.
Sokaktaki adam için kötü günler de vardı iyi sürprizler de. Tepedeki bahar havası aşağıda o kadar hissedilmedi ama. Karlılık düşüktü. İş vardı ama tahsilât sorunları yaşandı.
İzmir tahminen yine ülke ekonomisi kadar büyüdü. Çok kötü sinyaller vermedi. 2013 ile ilgili beklentiler de patlamadı.
Ülkede ekonomi dışındaki hayat gergin, dengesiz ve moral bozucuydu. Öfke dilinden yine kurtulamadık bu yıl. Yakın bir gelecekte de kurtulacağımız yok.
Barış yine lafta kaldı. Özgürlüklere ayar vermeye çalışanların homurtusunu daha sık duyar olduk.
Fazla lafa gerek yok. Yıl, biber gazı yılıydı! Ülkede sosyal medya dışında da pek bir şey yükselmedi.
2013’ün zihinlerimizde daha iyi bir tat bırakması ümidiyle…
MARİNA GÖRÜNTÜYÜ BOZAR MI, KURTARIR MI?
Geçenlerde Ünal Ersözlü Sabah’ta yazdı.
Pasaporta yapılması planlanan marina için Koruma Kurulu görüntüyü bozar gerekçesiyle olumsuz görüş bildirmiş. Açıkçası Sevgili Ünal’la benzer düşüncedeyim. Koruma Kurulunun bu kararını anlamak zor.
Her ne kadar gönlüm ve aklım genel olarak korumacılıktan yana ise de İzmir’i denizle barıştırmaya dönük projelere karşı daha gevşeğim. Bunun da sebebi bu kentin genlerindeki kültürel dokuyu yeniden canlanmasını arzu etmem. Denizle barışık olmayan bir liman şehri mi olurmuş?
Şahsen denizle barışık bir kentin Körfez’e ve sahillere daha çok sahip çıkacağını düşünenlerdenim. Fiziksel doku esas o zaman ruha uygun şekillenecek ve korunacak.
Bizler sahile sandallarımızı bağlayıp, Pazar günleri Körfez’i kıyı kıyı şöyle bir dolaşamadık. Bunu aklımıza bile getirmeden, getirsek bile çok önemsemeden zaman akıp gitti. Bundan sonra farklı olsun istiyoruz.
Bir marina yaparsınız, hakikaten görüntü bozulabilir. Başka bir marina yaparsınız görüntü toparlanır. Nasıl projelendirdiğinize bağlı olarak…
İzmir’in Pasaport’a güzellik katacak bir marina projesi yapabileceğine inanıyorum.
Birkaç denizci, bir de marina işletmeciliği yapan arkadaşımı aradım. Konuyu Koruma Kurulu gözlüğünden görmeye çalıştık.
Evet, çevreyi rahatsız etmeyecek bir proje olmalı. Belki küçük teknelerin bağlanacağı bir marina olmalı. Otopark sorunu bir şekilde çözülmeli, karada işgal, ihlal olmamalı. Nitelikli bir yapılanma olmalı.
İzmir kendine yakışan, örnek bir kent içi marina yapamaz mı, yapabilir.
TRAFİĞİN BÜTÜN ARIZALARI
Trafiğin yoğun olmadığı bir sabah Alsancağa doğru ilerliyorum. Ama Alsancak hep yoğun, hep tıkalı.
Dünyanın en istikrarlı trafik lambaları İzmir’de ya… Lamba on senedir aynı şekilde yanıyor mesela. O arada dünya değişmiş, İzmir değişmiş umuru değil lambanın.
O da ne? Sağdan giden bir araba sinyal vermeden pat diye önüme geçiyor. Olağan bir ihlal… O da haklı çünkü sağda flaşörü yanan ve yük indiren bir kamyonet!
Flaşör kusura bakma mı demektir? Yoksa “ne dersen de, ben burada dururum arkadaş” anlamına mı gelmektedir, bilmek zor. Neyse kafayı takmamak lazım, çünkü giderek yaygınlaşıyor.
Bu sefer 41 plakalı bir araç önüme geçiyor. On metre sonra camını açıyor ve boş bir bira kutusunu refüje doğru fırlatıyor. Olacak şey değil. Sanayi kentinin hoyratlığı işte deyip sakin kalmaya çalışıyorum.
Kordon’daki Ordu evinin oradan sola dönüp Kordon’a çıkmaya çalışıyorum. Ama çift sıra park edilmiş o ara sokağa. Zar zor geçiyorum.
Sola dönüyorum. Yolun ortasında çöp toplayan bir çöp arabası. Çöpü boşaltan arkadaş “biraz sürer” gibisinden bakıyor. Derin bir nefes çekiyorum.
Trafiğin bütün arızaları sözleşmiş gibi beş yüz metrenin içine doluşmuşlar. İlahi tesadüf…
Başka uzak caddelerde “haline şükret ağabeycim” diyen kentliler de olabilir tabii.
Yoksa bir trafik kazası bile hazmetme kapasitesi kalmamış İstanbul’u düşünüp şükretmek mi lazım?
Yok yok, burası İzmir, daha iyisi mümkün!
Paylaş