Paylaş
Geniş anlamda “daimi olma yeteneği” olarak tanımlanıyor. Sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilir çevre, sürdürülebilir kent yaygın biçimde kullanılan tanımlamalar.
İki hafta önce İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde bizim gibi sürdürülebilirliğe meraklı insanlar için önemli bir toplantı vardı. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın hazırladığı “2011 İnsani Gelişme Raporu”, üniversitenin konferans salonunda açıklandı.
Raporun başlığı oldukça iddialıydı: Sürdürülebilirlik ve Eşitlik/Herkes İçin Daha İyi Bir Gelecek... Küresel kriz sürecinde böyle raporlar önemli birer uyarı olmaktan öteye geçemese de anlamlı.
Rapor, dünya ülkelerini insani gelişmişlik endeksine göre sıralıyor. Endeks üç ana göstergeye göre hesaplanıyor. Kişi başına gelir, beklenen yaşam süresi, alınan eğitimin uzunluğu. Detayları www.undp.org sitesinde bulmak mümkün.
Hemen belirtelim, Türkiye, insani gelişmişlerin bulunduğu birinci grupta yok. En tepede Norveç, Avustralya ve Hollanda var. Biz ikinci grubun da sonlarında yer alıyoruz. 187 ülke arasında 92’nci sıradayız.
Daha da kötüsü, kişi başına gelir hariç, yani sadece eğitim ve yaşam süresi dikkate alındığında, daha da aşağılara iniyoruz. İşi ekonomimiz kurtarıyor yani. Eğitim, ekonominin geleceği açısından da hayati önemde. Gün gelir tıkanabiliriz.
Hani eğitimin yıllarıyla oynayarak, orasını burasını çekiştirerek sorunları gidereceğini zannedenlere önemle duyurulur! Tek çare: Sürdürülebilir eğitim...
Tasarım kenti
Geçen hafta Göztepe Rotary Kulübü’nde iki genç konuşmacıyı ağırladık. Fatma Palaoğlu 87 doğumlu, Havva Ağu ise 86’lı. Fatma, Gelinlik Tasarım Yarışması 2010, Havva ise 2012 yılı birincisi. İkisi de Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda Tasarım Bölümü’nden.
Hevesle ve heyecanla konuştular. Yarışma sürecinden söz ettiler. Birinci olan gelinlikleri nasıl tasarladıklarını anlattılar. Ne emek, ne emek... Hayallerinden bahsettiler. Sonunda da laf döndü dolaştı tasarım konusunda İzmir’deki çalışma alanlarının darlığına geldi. Her konuda olduğu gibi bu işin kalbi İstanbul dendi.
Büyükşehir Belediyesi’nin İzmir’i tasarım kenti olarak öne çıkartmak gibi bir hedefi var. Bu hedef doğrultusunda düzenlenen bu tip yarışmalar hem gençleri heyecanlandırıyor hem de bu kentin yaratıcı insan zenginliğini ortaya çıkarıyor. İş imkanları da genişlerse İzmir’in “tasarım kenti” kimliğiyle öne çıkması çok da uzak bir hayal olmaz.
VOB burada iyidir!
Çok değil, bundan yedi yıl önce ilk kurulduğunda Vadeli İşlemler ve Opsiyon Borsası (VOB) yürür mü, yürümez mi tartışmaları yapılıyordu. Aslında VOB, sermaye piyasasındaki çok önemli bir boşluğu dolduruyor, türev enstrüman çeşitliliği sunuyordu.
VOB, Türkiye’nin yakaladığı hızlı büyümenin çok ötesinde bir hızla gelişti. İşlem hacmiyle dikkat çekmeye başladı. İzmir için önemli bir kuruluş haline geldi.
Şimdi, çoğunluk hisselerinin İMKB’ye devri ve İstanbul’a taşınması tartışılıyor. VOB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli’nin tavrı net: “VOB’un İzmir’den kopartılmasına karşıyız.”
Tabii VOB’la ilgili uzun vadeli planları, piyasa düzenleyicileri arasındaki dengeleri, diğer etkenleri tam olarak bilemesek de taşınmanın ihtimal bile olması anlaşılır gibi değil.
Bir kere, bugünün teknolojik ikliminde borsaların coğrafi konumu bir yere kadar önemli. Uzaktan erişim denen bir şey var. Ayrıca, VOB’un, zamanında İzmir’de kurulmuş olması da tesadüf değil. Bu kentin ticari geleneğinde emtia borsasının önemli bir yeri var. VOB dokuya gayet uygun yani.
Asıl itirazımsa İstanbul’un, bir kara delik gibi, Formula 1’den borsalara kadar her şeyi bünyesinde toplama niyeti. Merkez olarak şiştikçe şişmesi... Sürdürülebilir bir yol mu bu? Finans merkezi olma yolunda tek eksik VOB olmasa gerek!
Paylaş