Paylaş
Geçen hafta bir okuyucu mektubuna cevaben EXPO, İZBAN, bölge milletvekilleri ve Karaburun yol inşaatı ile ilgili görüşlerimi yazmıştım.
İki geri bildirim aldım. Biri yazıya vesile olan okuyucu Ali Gökmen’den... Diğeri de yazıda adı geçen CHP İzmir milletvekili Aytun Çıray’dan. İkisi de yazı için farklı nedenlerle teşekkür ediyordu.
Özellikle Aytun Bey’in mesajı medyayı ne kadar dikkatli izlediğinin bir göstergesi. Tabii artık medyayı “alarmlar” sayesinde pek kelime kaçırmadan da izleyebiliyorsunuz. İsterseniz, önemserseniz.
Ancak beklendiği üzere ne EXPO’dan bir ses geldi ne de İZBAN’dan bir yanıt. Haftada bir yazan ve gazeteci kimliği olmayan bir köşe sahibi olarak beni önemsememelerini yadırgamıyorum. Ancak kabul edelim ki İzmir’deki yerel kurumlarının bir duvar hali var. Sevgili Hasan Tahsin Kocabaş’ın dediği gibi “içine kapanıklar”. Bunca yazıya, göndermeye hiç mi tepki gelmez?
Kardeşim bir yandan müfettişler tepemizde, diğer taraftan işimiz başımızdan aşkın bir de sağı solu takip edip size laf mı yetiştireceğiz diyor olabilirler. Haklı da olabilirler, ancak teknoloji sayesinde kentliyle iletişim kurmanın bin bir yolu var artık.
Ayrıca insanlar bu ilgiyi talep ediyorlar. Bunu ıskalayan geri kalıyor, bedelini de bir şekilde ödüyor.
Sosyal medyaya burun kıvıranlar var ya, onlar iyice risk altında. Kurumsal olarak orada aktif ve uyanık olmak durumundasınız. İzleyeceksiniz ki kurumsal olarak çizik almayın, darbe görmeyin. Böyle bir iletişim imkanını doğru kullananlardan fark yemeyin.
Ses çıkmayacak biliyorum, yine de yazıyorum. İZBAN bu mecralarda daha aktif olsa hem kurum, hem müşteri bunun yararını görecektir. Kısa vadede bir değişiklik olacak mı bakalım, izliyoruz…
Burun kıvıranlar için sosyal medya
Facebook kullanıcı sayısında Türkiye, 32 milyon ile Avrupa’da birinci sırada. Kullanıcıların yarıya yakını mobil cihazlardan bağlanıyor. Bunların yüzde 70’e yakını 25 yaşın altında. Yani ya sizin yeni müşterileriniz, ya da müşteri adaylarınız!
Son aylarda ülkemizde hızlı büyüyen Twitter ise 10 milyona yakın insan tarafından kullanılıyor. Sahte hesaplar olduğu için esas kullanıcı sayısında tahminler muhtelif. Kullanıcıların yüzde 60’ı mobil cihazlardan bağlanıyor.
Facebook’a göre kullanıcı profili daha kentli ve daha eğitimli. Bu dünyada da böyle... Türkiye’de saniyede 100’e yakın tivit atılıyor.
Kadınlar Twitter’ı erkeklerden biraz daha fazla kullanıyor. Oysa Facebook’ta erkek hakimiyeti var.
Twitter’da en yoğun gün Çarşamba. En yoğun saat 22-23. Dizilerin etkisi var deniyor bu yoğunlukta.
Tabii bütün bunlara ilaveten her iki mecra için de çok daha detaylı kullanıcı analizleri mevcut.
Bundan bir iki yıl önce bu ortamları küçümseyenlerin büyük bölümünün bugün kullanıcı olduğunu görüyoruz. Uzak kalmak geri kalmak demek olabiliyor çünkü.
Gerçek zamanlı refleks
Bu ayın başında New Orleans’ta Amerikan Futbol Liginin final maçı oynandı. İzmir nere Amerikan futbolu nere demeyin. Bu dört saatte neler oldu neler:
İlk yarıda anormal hiçbir şey yoktu.
Devre arasında Beyonce show oldukça çarpıcıydı. Kullanılan ışık ve video oyunları teknolojinin hangi boyutlara geldiğini gösterdi.
İkinci yarı başladıktan az süre sonra stadın elektrikleri kesildi. Kesinti 36 dakika devam etti. Krizden dolayı ABD’de elektrik sistemleri yeterince bakım görmüyor mu acaba diye düşünmedim değil.
Elektrikler kesilmesiyle beraber sosyal medya trafiği patladı.
Bazı şirketlerin uyanık sosyal medya elemanları Twitter üzerinden elektrik kesintisine gönderme yapan reklamlar geçmeye başladılar. Twitterda mesaj trafiği dakikada 230 bine ulaştı o ara. Facebook çok gerilerde kaldı.
İşte o reklamlardan bazı örnekler:
Audi: “Stada hemen LED ışıklar gönderiyoruz” diye tivit atmış. Stadın ismi Mercedes Benz Superdome çünkü!
PBS televizyon kanalı: “Alternatif programlar düşünmek için doğru bir zaman”
Wallgreens zinciri: “Bizde mum var” ... sonra hemen arkasıdan da “Lamba da satıyoruz”
Daha başka şirketler de Twitter üzerinden anlık reklamlar patlattılar. Gerçek zamanlı refleks diyorlar buna.
Reklamcılık konusunda yeni bir alan açılmış gibi oldu.
Paylaş