Paylaş
Akmak, çağlamak yeri geldiğinde bulanmak ama onca gürül gürül akıştan sonra giremediğimiz yere sakin sakin, usul usul bir çatlak bulup ilerlemek...Kısacası su gibi olmak..
“Su gibi ömrün uzun olsun” sözü, ölümsüzlüğe giden yolda özünde aynı kalarak akabilmenin, gerektiğinde şekil değiştirebilmenin matematiğini içinde barındırıyor sanki.
Bu günlerde fazla yoğunlaşan ve sıkışan hayatta hayallerin peşinden gitmekte olduğumu fark edip, kendimi su üzerine daha çok düşünür buldum. Vücudumuzun yüzde 65-70’i, dünyanın dörtte üçü su iken, temel var olma kuralının suyun üzerinden gitmesi hem akılcı hem daha güzel.
Su üzerinden bu hafta biraz hikâye biraz gerçeklerle, Cem Yılmaz’ın deyimi ile “little little, in the middle” ortaya karışık sohbet etmek istedim.
TÜRKİYE VE DÜNYADA SU SAVAŞLARI
Şişe sularının lüks tüketim için ülkeler ve kıtalar aştığı zamanlardayız. Bu israfı ilk başlatan ve en güzel kanıtlarından bir tanesi Voss markası. İnanılmaz güzel şişe tasarımı ile Belçika’nın artezyen suyu Londra ve New York’un bütün özel restoranlarında baş tacı edildi. Şimdi artık marketlerde dahi satılır oldu. New York’un Sei diye nefis bir markası, İngilizlerin Hildon’u, Tau’su varken, Fiji suyu ve Voss içer oldular. Hatırlarsanız artezyen olduğu için Türkiye’nin en güçlü markalarından birinin kuruluşu olan Turkuvaz tarihe karıştı.
Genelde memleketimizden kimseyi eleştirmek üslubum ve haddim değil ancak çok başarılı işler yapan Doors Grup’un bir işini bu konuda eleştirmek istiyorum. Bir İtalyan su markası ile uzun soluklu bir anlaşma yapmışlar, suyu bedavaya alıp restoranda Türk suları fiyatı ile satmakta, oturduğunuzda size şampanya edası ile İtalyan suyunu sunmaktalar. Dünya değerleri, kaynaklar, ekonomi, milli servet adına uzak durmamız gereken durumlar olduğunu düşünüyorum.
İçerken seçerken bunlara dikkat
1-İnsan vücdunun %70’i su olduğu için kişi ve kiloya bağlı olarak günde 2-3 litre sıvı alınması gerekiyor ama aklımızdan çıkmasın ki, nasıl çay ile çamaşır yıkanmaz ise suyun şifalı etkisi de diğer sıvılardan elde edilemez.
2-Su, vücudumuzun ph dengesini korumak için de dikkat edilmesi gereken bir unsur. Yediğimiz et, süt, sirke, karbonhidrat, gazlı içeceklerin neredeyse hepsi asit. Vücut ph dengesi yerinde olunca daha hızlı sindirim yapabiliyor. Dolayısıyla özellikle detoks perspektifinde ph’ı yüksek su içmek önemli. Suyun arkasındaki etiketten ph oranına bakabilirsiniz. 7.4’ün üzerinde rakamlar görürseniz bu, ph’ın yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Tadı da gittikçe sertleşecektir. Ph değeri 10 olan zemzem suyunu tadanlar sudaki bu sertlik oranını anlayabilirler.
3-Hep aynı marka su içmemek gerekiyor. Her suyun içerisinde farklı değerler olduğundan bunların toplamı kıymetli. O yüzden zaman zaman suyunuzu değiştirmemiz önemli.
Küçük bir ipucu
Su içmekte zorlananlardansanız suyu biraz tatlandırmak için eski bir tariften önerimiz var. Su şerbeti diye adlandırabileceğiniz suya bir parça salatalık, biraz nane ve limon kabuğu ekleyebilirsiniz. Son derece taze bir lezzet elde etmiş olacaksınız.
İstanbul’da suyun tarihçesi
Kanuni zamanında memlekette çok büyük bir susuzluk yaşanmış ve bunun üzerine dönemin, mimarlarından olan Mimar Sinan’ı çağırmış ve bu sorunu bir an evvel çözüp çözemeyeceğini sormuş. Mimar Sinan da İstanbul’un 40 yerine çeşmeler yaptırılmasını önermiş, böylelikle halk susuzluktan kurtulmuş.
Bu çeşmelerin kuralı tüm İstanbullulara açık olması ancak kimsenin özel kullanımına izin verilmemesidir. Böylelikle çeşme başları halkın bir arada keyifle toplandığı bir sosyalleşme merkezi dahi olmuştur.
Kanuni, Mimar Sinan’ın bu inanılmaz emekleri ve çıkardığı iyi iş sonucunda ödül olarak evine bir çeşme bağlamasını ister. Kanuni evinde su olan tek kişidir. Ancak 100 yıl yaşayan Sinan, Kanuni’den sonra iki padişah daha görür ve bu değişimlerden sonra 99 yaşında kaçak su kullandığı için padişaha şikâyet edilir. Yaş haddinden ceza uygulanmaz ama evindeki su kesilir. Mimar Sinan’ın memleketimizde inşa ettiği üç büyük su yolu var. Bunlar; Taşlı Müsellim-Edirne su yolu, Süleymaniye-İstanbul su yolu ve Kırkçeşme-İstanbul su yoludur. Her biri estetik harikalar olmakla birlikte, birçok bölümü halen kullanılabilecek haldeler.
Türkiye’nin en önemli meydanı ismini nereden aldı?
Taksim Meydanı, Beyoğlu ve Galata semtlerine su dağıtmak için kurulan, maksem isimli su depolarının bulunduğu alan. Su taksiminin buradan gerçekleşmesi nedeniyle ismi Taksim olmuş. Meydan daha evvel mezarlık iken 1’inci Mahmut döneminde Galata ve çevresine su verebilmek için inşa edilmiş. Taksim Meydanı’na yolunuz düşerse bir kez de alıcı gözle bakın;maksem sakin bir haşmet ile meydanı çiçekçilerin arkasından uzun uzadıya gözlemeye devam etmekte. İçi ise aslen çok işe yarayabilecek bir sanat galerisi.
Paylaş