Paylaş
Lakin 31 Mart’a gelebilmemiz için domates biber patlıcan barajını aşmamız lazım.
O da yetmez.
Daha beka sorunu var...
Bu sebeple de rabia
teyakkuz halinde.
***
Yani, şöyle ağız tadıyla sandığa gidemiyoruz.
Bir demokrasi şöleni bize nasip olmuyor. Seçmen kütüklerinden tutun, sandık güvenliğine kadar, yüreklerimize ille bir şüphe düşecek ki burnumuzdan gelsin. Yoksa 50 bin avukatı YSK’nın kapısına çağırmak neyin nesi? Hele Hakim teminatı altında seçim yapıp da Hakim’e güvenmemek ne acı?
***
Seçmene zaten güven yok.
Mükerrer oy, sahte oy, taşıma oy gibi her türlü şaibeye müsait bir insan karakterini, vatandaşa uygun görüyorlar.
E seçilene güven var mı?
O da yok... Daha adayken
her türlü damga ve leke hazır.
Ama mantık sıfır.
Hep kör iddia...
Bir o kadar da kör savunma.
***
İşte Tunç Soyer örneği:
Babasını elbet savunacak
ama akılsız dostlar öyle yanlış yerden savunup hukukçuluğunu yücelttiler ki, insan ister istemez şunu düşünüyor:
- Savcı Nurettin Soyer, sahiden iyi işler yaptıysa, Kenan Evren’i niçin yargıladık?
Haydi, bir soru daha sorayım:
- Nurettin Soyer mi, yoksa 27 Mayıs Savcısı Egesel mi? Size hangisi daha şirin geliyor?
Paylaş