Paylaş
Şimdi “yazım” aşamasına gelindi.
Kanun Yazıcı bir heyet, yeni bir anayasayı kaleme almak üzeredir.
- İşin en zor kısmı bu.
Mükemmel bir Türkçe lazım.
Aman ha...
Gözünüzü seveyim.
Herkesin oraya buraya çekebileceği, fırıldak bir üslup kullanmayınız.
Gayet net, berrak, kolay anlaşılır, mızıkçılığa asla izin vermeyecek... asla muğlâk olmayan bir dil istiyoruz.
İstiyoruz.
Çünkü yıllarca canımız çok yandı.
Anayasada öyle maddeler gördük ki, o kadar kötü yazılmıştı ki nereye çeksen oraya giderdi. Çeşitli tefsirlere ve yorumlara açıktı.
Kanun Yazıcı, sanki tuzak kurmuştu, âmir hükümler bile paşa gönlümüze kalmıştı.
- Acaba şunu mu demek istiyor, hayır hayır, bu madde bence şunu demek istiyor... diyerek yıllarca ne kavgalar edilmişti.
Sencesi bencesi yok... Tam damardan bir Türkçe lazım... Ki kimse kıpırdayamasın.
Ana Muhalefet, bu kadar ilgisiz kalmayacaktı. Meydanı boş bırakmayacaktı. Hele yazım aşamasında tam bir müfettiş kesilecekti.
Şimdi ne olacak?
AK Parti’nin tek başına hazırladığı bir anayasa, yarın öbürgün meclisten veya halkoyundan geçer de yürürlüğe girerse kimse ağlayıp sızlamasın. Şurası şöyle olsaydı, yok bu madde böyle olsaydı diye gazel okumak yok.
Siz oturun akşama kadar hırsız var diye bağırın. Tamam mı!
Paylaş