Paylaş
“Batı’nın ahlâksızlığını almışız.”
Yok canım, ahlâk bekçilerine sorsanız “bu milletin ahlâkını Özal bozdu.”
“Köşe dönmeciliği” Özal öğretti.
Rahmetli “zengin severdi” değil mi?
“Benim memurum işini bilir” diyen de Özal’dı.
Yâni bu millet, Özal gelene kadar gayet mazbut yaşadı, Özal geldikten sonra tozuttu, vah.
***
Hepimizde güven sıfır.
Peşin hükümlerimize bakar mısınız?
- İş adamı hırsızdır.
- Siyasetçi madrabazdır.
- Gazeteci tüccardır.
- Avukat üç kağıtçıdır.
- Doktor soyguncudur.
- Manav kazıkçı, bakkal hilebaz, kasap düzenbazdır.
Sanırsınız ki dünyanın bütün ahlâksız insanları Türkiye’ye dolmuş.
Bunların hepsi ithal malı mı? Batıdan mı aldık? Yoksa Özal’ın eseri mi?
***
Halbuki bin yıllık atasözlerimize bakarak gerçeği anlayabilirsiniz.
- At binenin, kılıç kuşananın.
- Üzümünü ye, bağını sorma.
- Üzüm üzüme baka baka kararır.
- Körle yatan şaşı kalkar.
- Atı alan Üsküdar’ı geçti.
- Gemisini yürüten kaptan.
- Minareyi çalan kılıfını hazırlar.
Daha sayayım mı?
***
Demek ki atalarımız, dedelerimiz ileriyi iyi gören muzip insanlarmış. Bize hayat felsefesini, adeta şiir gibi sunmuşlar.
İçine mizah bile katmışlar.
Batı ne anlar bu işlerden?
Bizim Batı’dan öğrenecek bir şeyimiz yok. Onlar, hayali ihracatı bile bizden öğrendiler.
Zeytinyağına makina yağı katmak ise, Özal’dan önce de vardı.
Harp zenginlerini sorarsanız, onlar zaten 1940’lı yıllarda kaldı.
Paylaş