Ama işi daha da sağlama almak isterseniz, gelecek sefere ‘yuhalayarak’ karşılayabilirsiniz.
*
Ortak aday için iki hukukçu’nun ismi de ortaya atıldı.
Haşim Kılıç ve Zühtü Aslan.
Olabilir...
Değerli insanlardır.
Ama ortada daha tecrübelisi var. Ahmet Necdet Sezer gibi bir ‘Efsane Başkan’ dururken, başka hukukçu aramaya ne gerek?
Buz kesilirsiniz.
O espiriler, Amerikan zekâ düzeyini de yansıtırlar.
İşte şimdi aynı zekâ düzeyi, Amerikan Siyaseti’nde de görülüyor.
.........
Şöyle ki:
İki ihtimal var: Amerikan zekâsı, YPG’yi ya sahiden masum bir örgüt zannediyor ya da bizim buna inanmamızı bekliyor. İkisi de vahim...
Bu kafa var ya,
Köprülerin altından çok sular geçecek... Seçim Kanunu’nda yapılacak olan değişiklikler, siyasi yelpazeyi kimbilir nasıl etkileyecek.
Şimdiye kadar emek verilen anketlerin bile belki bir hükmü kalmayacak.
Haydi, sil baştan.
***
Daha durun bakalım.
HDP’nin hukuki akıbeti de henüz belli değil. Olumlu veya olumsuz çıkacak bir yargı kararı, ittifaklara kimbilir nasıl yansıyacak. Çarşı belki çok karışacak.
Haa, belki de iş kolaylaşacak.
***
Elbette...
Hayatında hiç delikanlı olmamış ki...
Kurduğu devletin temelleri bile soykırıma dayanıyor. Koskoca bir ırk’ı yok ederek kalleşçe çöktüğü o topraklarda, bir türlü mutlu olamadı. Kiraladığı terörist katiller de onu tatmin edemiyor. Vatanseverliğin tadını alamadan, ta okyanus ötesine tıkılıp kaldı işte... ABD ne anlar ülküden...
Yazık Amerikan Halkı’na ki, yıllardır canavar ruhlu yönetimlere mahkûm.
Siyaset
Derler ya:
- Doğmamış çocuğa don biçmek.
Biz bir değil, üç beş don birden biçtik.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, milletvekillerinden birini (Yalım Erez’i) Başbakan tayin etmişti:
- Git hükümeti kur da gel.
Yalım Erez, parti başkanı değildi.
Partisi, 1’inci parti de değildi.
Yani bu atama, teamüllere aykırıydı ama kitabına uygundu.
***
Çünkü kitap “Cumhurbaşkanı, milletvekillerinden birine, hükümeti kurma görevi verir” diyordu. Erez de vekillerden biriydi işte... Düz milletvekiliydi.
............
İyi bir yol.
1 yılda yapacağı işleri 2 yılda, 3 yılda yapacağı işleri seçimi kazanmış gibi sayıp döküyor.
Dış politikayı 180 derece değiştireceğini ilan ediyor... vs.
***
Bu inanmışlık, siyasette çok mühimdir.
Örgütleri motive eder.
Partilerin bütün organlarını zinde tutar.
Ve seçmenin yüksek katılımını sağlar.
Ancak ne zaman?
- Kaç sandık sonra?
Yani kaç yıl sonra?
***
Esasen Recep Tayyip Erdoğan yüzde 50+1 barajıyla zor yolu seçmiştir.
Halbuki öbür sistemde iktidara gelebilmek için 1’inci parti olmak yetiyor.
En azından koalisyon ortağı.
***
Buna karar vermek çok zormuş gibi, aylardır yıllardır tartışıp duruyoruz.
Dostla düşmanı ayırt etmek, bu kadar müşkül olmasa gerek.
Kaldı ki ABD, düşman olduğunu, en azından düşman gibi davrandığını açıkça gösteriyor.
Üstelik stratejik ortaklık denen bir ucubeyle de bizi avutuyor.
***
Ama yeter.
İş “Bu kadarına da istiskal denir” noktasına gelmeden, tavrımızı koyalım artık. İnanın ki o zaman rahat edeceğiz.
Dost bilinen düşman