Baykal’ı kaybettik.
Hakkında şimdi neler yazmayı düşünüyor idiysem, hepsini o hayattayken iyi ki yazmışım. Ekleyecek yeni bir lafım var mı? Var:
- CHP, hafızasını kaybetti.
Türkiye’nin asıl kaybı budur.
Zede’ler ve Zâde’ler
Depremden zarar görenlere:
- Depremzedeler diyoruz.
Bir de depremden yararlanan arsızlar, yüzsüzler, hırsızlar, vurguncular, fırsatçılar var..
Toplumu korku, panik ve heyecana sürüklemekten zevk alan manyaklar, böyle günlerde öne fırlar.
Yağmacılar, fırsatçılar, dolandırıcılar, ortalara dökülür. Yalancılar rekor kırar.
***
Siyasetçinin kumaşı da kalitesi de böyle günlerde anlaşılır...
Siyasetçi’yle devlet adamı arasındaki fark da böyle günlerde ortaya çıkar.
Kimlerin nelere tenezzül edebileceği, böyle günlerde görülür... Hayretle.
Ve seyredilir... Dehşetle.
Ve lanetlenir... Şiddetle.
- 1 yıl içinde...
Mümkün mü? Evet.
Daha önce örnekleri var.
Kaldı ki Türkler, 45 günde hastane inşaa etmişlerdir.
Hem de iki hastane.
***
Çadırkent hariç 3 günde 77 tane Sahra Hastanesi kurulmuş.
Sahra deyince aklıma geldi... Adana Belediyesi’nin iki buçuk yıl evvel kurduğu bir Sahra Hastanesi vardı... O ne oldu acaba?
Ve yine mümkün olsa da geçmiş olsun mesajı gönderen bazı sahtekar devletlere (bazı) desek ki “Sizin mesajınızı kabul etmiyoruz, alın başınıza çalın.”
***
Niye diyemeyecekmişiz?
Bal gibi deriz.
Diplomatik nezaketi bir kenara bırakarak bal gibi deriz.
“Türkiye batsın, bölünsün, parçalansın” diyen onlar (bazıları) değil mi?
“Türklere ölüm” diyen yine ‘bazıları’ değil mi?
Tıpkı deprem gibi arkadan hançerleyen, darbe tezgahlayan, ekonomik tuzaklar kuran Avrupalılar, yine ‘bazıları’ değil mi?
Çaresizliği defalarca yenmiş bir millet olarak, bunu da yenip yaraları saracağız.
***
- Seferberlik var.
Yediden yetmişe, sekizden seksene kadar milyonlarca insan, bir taraftan yardım için çırpınıyoruz, bir taraftan kaybettiklerimize ağlaya ağlaya rahmet diliyoruz, bir taraftan da enkaz altında kalanlar için dualar ediyoruz.
***
Felaket, büyük olmasına büyük.
Ama karşısında sergilenen insaniyet çok daha büyük...
Bütün çekişmeleri bir kenara bırakarak böyle günlerde tek yürek olmak, bizim genlerimizde olan bir haslettir.
Allah beterinden korusun.
***
Fakat bakar mısınız?
Arka arkaya nelerle mücadele ediyoruz.
Enflasyon ve soygun dediğimiz fahiş fiyat furyası devam ediyor.
Vatandaş bununla boğuşurken bir grip salgını kırıp döküyor ortalığı...
Derken... Kar, kış, fırtına... Hem de baskın halinde geliyor, çoğumuzu gafil avlıyor.
O yetmiyor, Türkiye’ye karşı bir Haçlı Seferi başlıyor.
İstanbul Havalimanı’nı övdü diye Fazıl Say’a iktidar yalakası dediler. Türkiye’yi bundan daha güzel anlatan bir tablo olamaz...
*
Dolmabahçe’ye bir ABD savaş gemisi demirledi...
Ah ah, Amerikan askerlerini şimdi yine denize dökmek vardı ama nerdeee onu yapacak bir solcu gençlik?
*
Gelmekte olan zat, 14 Mayıs seçiminin ertesi günü diyecekmiş ki “Alo ben Kemal, geliyorum...”
Yahu sen hâlâ gelmedin mi? Yoksa “Alo, ben gidiyorum” mu diyorsun, doğru söyle.
*
- Evet belirlenecek.
Ama açıklanmayacak. (Sanki kimse bilmiyormuş gibi)
***
Niye açıklanmayacak acaba?
Son dakikaya kadar gizli kalmasında, mutlaka bir sebep olmalı.
Özgür Özel’in dediği gibi bu aday bizi çok heyecanlandıracak bir isimse, acaba kalp krizi geçirenler falan mı olur, nedir?
Ya da tam tersi, dağ fare doğurursa millet hayal kırıklığından baygınlık mı geçirir? Kim bilir.
***