“Çocuklarımdan küçük olan ama büyük sandığımız bir sürü insandan çok daha yüce olarak kendisini tanımaktan onur duyduğum genç bir teğmenin, bugün için işe yaramayan fakat tarihe geçecek olan savunmasından bir günlük kesiti size aktarıyorum” diyor. Avukat Ömer Yasa’nın bahsettiği Kara Pilot Teğmen Mehmet Ali Çelebi halen Silivri’de “Ergenekon Davası”nda yargılanıyor. Avukatlar, askeri liseyi birincilikle, Harp Okulu’nu dördüncülükle bitiren bu genç teğmene “Sokrates” adını takmışlar ve mahkemede yaptığı savunmaya da “Sokrates’in savunması” adını vermişler. Duruşmalardan sonra hukuk adamları “Sokrates’in savunmasını dinlediniz mi?” diye birbirlerine hayranlıkla soruyorlar. İnanılmaz derecede kitap okuyan, muhteşem bir hitabet gücüne sahip, kalemi çok kuvvetli, vatansever bir genç olan “Sokrates” lakaplı teğmen, yaptığı savunmalarda herkesin gönlünü fethediyor. Peki, hukuk adamlarının Teğmen Mehmet Ali Çelebi’yi benzettikleri Sokrates kimdir? * * * Sokrates, milattan önce 469-399 yılları arasında Atina’da yaşayan Yunanlı bir filozoftur. Onun fikirleri 2480 yıldır “dünya felsefe tarihi”ni etkilemiştir. Atina’yı yöneten devlet adamlarının bilgisiz, cahil kişiler olduğunu ortaya çıkaran Sokrates çok düşman kazanır. Onun, kötü, yalancı, sofist (şüpheci) bir insan olduğunu, eğriyi doğru gibi gösterdiğini, ahlakını bozduğu gençleri doğru yoldan çıkardığını, tanrıların yerine yeni tanrılar koyduğunu iddia ederler. Bu söylentiler onu mahkemeye sürükler. İnsanlığın ilk büyük davasıdır bu ve haksız yere “ölüme mahkûm edilen” Sokrates’in yaptığı savunma tarihe geçmiştir. Sokrates çok soğukkanlıdır. Ölmek umurunda değildir. O sadece doğrunun peşindedir. Sokrates’e göre, insanların en korktuğu şey olan ölüm, aslında kaçınılacak bir şey değildir. O yalnız kötülük yapmaktan korkar. İdeallerinden asla dönmez, yargıçları yumuşatmaya çalışmaz. Savcı, Atinalı yargıçlara “Sizi temin ederim ki sayın yargıçlar, Sokrates tanrılara inanmaz. Güneşin bir taş, ayın toprak olduğunu iddia eder. O, Tanrıların Tanrısı Zeus’a bile inanmaz. Onun ölmesi gerekir!” der. Sonuçta 500 yargıcın 280’i “Suçlu”, 220’si “Suçsuz” der. “Baldıran zehri” içirilerek idama mahkûm edilen Sokrates bunu beklemektedir. Hiçbir tepki göstermez. Mahkeme, ölüm yerine önce sürgün cezası düşünür ama bu cezayı veremez, çünkü sürgüne gittiği yerde yine halkı yönetime karşı yönlendirecektir. Sokrates, idam cezasına rağmen, başkaları gibi ağlayıp sızlamaz. Ona göre ölüm bir ceza değildir. Ölüm sadece bir yolculuktur. Öteki dünyada düşünceleri yüzünden mahkûm edilme tehlikesi yoktur. Sokrates, Atinalılardan sadece bir şey ister ve der ki: “Eğer, çocuklar ve gençler erdemden, doğruluktan ayrılırsa, benim Atina halkına gösterdiğim gibi siz de onlara doğru yolu gösterin, dünyada bir hiç olduklarını unuturlarsa onları uyarın, azarlayın!” Sokrates’in öğrencileri onu cezaevinden kaçırmak isterler fakat o kaçmayı kabul etmez! Sokrates, kendisini ölüme mahkûm eden yargıçlara “Gerçek, ölümden kaçınmak değil, ama haksızlıklardan kaçınmaktır. Sizin istediğiniz gibi konuşup yaşamaktansa, kendim gibi konuşup ölmeyi tercih ederim!” der. YARIN: “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir!”