O eski günler güzel miydi? Belki o kadar güzel değildi ama bugün geriye baktığımız vakit, geçmiş yılları çok güzel buluyorum. Öylesine berbat bir dönemde yaşıyoruz ki, “Bundan kötüsü olmaz!” diye düşünüyorum. Eskiden de büyük sıkıntılar vardı. Gelir düzeyi düşüktü. Eğitimde, sağlıkta, ekonomide, sosyal yapımızda bin bir sorun belimizi büküyordu. Fakat o zamanlar, bu kadar mutsuz değildik. Çünkü umudumuz vardı. Güvenimizi yitirmemiştik. Önümüzdeki her türlü engeli aşacağımıza inanıyorduk. Bugün bakıyorum, koca Türkiye’de akıl almaz bir yılgınlık hâkim. Halkın önemli bir bölümü güvenini kaybetmiş, asık yüzlü, karamsar insanlar ülkesi haline gelmişiz. Tecrübeli dostlara “Acaba bana mı öyle geliyor? Yanılıyor muyum?” diye sordum. “Hayır” dediler “Yanılmıyorsun. Eski günler daha güzeldi. O günlerde tüm sorunlara rağmen insanlarımız daha canlı, daha neşeliydi. Yüzler gülüyordu. Artık gülmeyi bile unuttuk. Çünkü içimizi ısıtacak bir umut ışığı bile yok! Güzel günler mazide kaldı!” * * * Peki, ne yapıyoruz biz? Bazı gazete ve yazarlar dışında, herkes suspus! Yaşanan birçok olumsuzluğa önemli bir tepki yok. Bu, toplumun duyarsızlığı mı, korku mu, endişe mi, nedir bilmiyorum ama insanlar sinmiş bir halde... Demokratik haklarını kullanan protestoculara coplu, biber gazlı saldırılar, yasadışı dinlenen telefonlar, basılan evler, çiğnenen hukuk, toplumda bir yılgınlık yaratmış durumda... “İleri demokrasi” dedikleri bu olsa gerek(!). Yolsuzluklar, hortumlamalar, usulsüz krediler eskisi gibi devam ediyor. Medyanın susması isteniyor. Medya sussun ki, ülkedeki çarpıklıklar ortaya çıkmasın! * * * Demokrasi istiyor muyuz, istemiyor muyuz? İstiyorsak nasıl bir demokrasi istiyoruz? İstenilen gerçekten demokrasi mi? Cezaevlerinde 50 kadar gazeteci tutuklu olarak yatıyor. Yakında yenileri de içeri girecek. Ayrıca gazeteciler hakkında yüzlerce soruşturma ve dava da devam ediyor. Hangi demokratik ülkede basın için açılmış bu kadar dava ve soruşturma var? Basının özgür olmadığı bir ülkede demokrasiden bahsetmek mümkün olur mu? Önce bunun mutlaka açıklığa kavuşması lazım! Rejimin adını daha sonra koyarız! * * * Ülkemizde, tarlada biten mantarlar gibi, bol bol siyasi parti kuruluyor. Sayısını bilemiyorum. İpin ucunu kaçırdım çünkü... Elliye yakın siyasi partimiz var. Bunlardan 20 kadarı 12 Haziran 2011 seçimlerine katılacak... Dini siyasette kullanmak, ülkemizde en etkili yöntem. Halk böylece kolay kandırılıyor. Yeni kurulan partilerden birinin lideri, televizyonlardan birinde: “Cuma namazını Allah’ın izniyle Afyon’da kılacağım” diyordu. Amacı, ne kadar dindar olduğunu göstermek! Oysa hazır televizyona çıkmışken ülke sorunlarını anlatsaydı daha iyi olmaz mıydı? ? Türkiye’yi bugün içinde bulunduğu sorunlardan nasıl kurtaracağını... ? Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi nasıl düzenleyeceğini... ? Yabancı ülkelere olan borçlarımızı nasıl ödeyeceğini... ? Büyüyen işsizliğe nasıl çare bulacağını... ? Halkın refah seviyesini nasıl yükselteceğini... ? Sağlık sorunlarına nasıl çözüm getireceğini... ? Bölünmeye doğru giden ülkemizde birliği nasıl sağlayacağını... Evet, bunları anlatsa çok daha iyi olmaz mıydı? İşin kolayı dindar görünmek ve halkı Allah’la aldatmak! Politika denilince ülkemizde bu anlaşılıyor!