Paylaş
Zannedilenin aksine ilişkide uzatmalara girince daha fazla kavga edilmez, her iki taraf da sessizliğe bürünür. Yorulmuşsundur çünkü. “Ben ağzımı açacağım, o bir şeyler söyleyecek, sonra işin yoksa evi terk et, arabanın kapısını sert vur, kendini banyoya kitle... Uzun iş! Susayım da kapansın konu bari” diye düşünmeye başlarsın, her şeyi içine atma dönemine girersin.
Karşı tarafın işine kendini çok verdiği bir dönem olur. “İş yerinde yeni stajyer kızlar mı var?” diye düşünmeye başlarsın. Böyle düşünmeye devam et. Orası kesindir çünkü. Yalnız şöyle bir durum var: Seninle tanıştığında iş bunalımından çıkmak için yanına geliyordu.Şimdiyse senden bunaldığı için işe bağlanmaya çalışıyor. Sense dolabına yeni çul çaput ne alacağının derdindesin.
Adamın yanından gider gitmez, “Seni özledim” mesajları atardım. Kulağım terden vıcık vıcık olsa da sabahlara kadar telefonda konuşurdum, “Günaydın”ı ayrı, “Öğle yemeği yedin mi?”si ayrı, gün boyunca ne mesajlar, ne telefonlar... Hele “Akşam ne yapacağız?” meselesi en az 40 mesajla biterdi. Mesajların, telefonların zamanla azalması doğal. Fakat ondan gelen son mesajlar “Nerdesin?”, “Geldim”, “Telefonun kapalı”lardan ibaretse... çın çın çın! (Burada çan sesi devreye giriyor)
PAZAR DONLARI VARSA SORUN DA VAR
Papazın her gün pilav yemekten midesinin ağzına geldiğini gerek tecrübelerimizden, gerek duyduğumuz hikâyelerden zaten biliyoruz! Seneler geçtikçe aynı ritimde bir seks hayatımızın olmaması normal ama dördüncü aydan sonra da iç çamaşırı çekmecesinin ön taraflarına pazar donlarını katlamaya başladıysan tehlike çanları çalıyor demektir.
Sevgili aktivitelerinin en başında olan sinemaya gitme eylemi bana hep saçmalık ötesi gelmiştir. Adamın yanında heyecandan filmi izleyemem ki! Bakıyor mu? Eli elime mi değiyor? Aaa o eli değilmiş! Öndekiler öpüşüyor bizde mi öpüşsek? Hiii ya ağzım kokuyorsa? O ilk heyecanın zamanla azalması gayet normal ama eskiden beraber izlediğiniz dizileri, filmleri çoktandır ayrı ayrı izlemeye başladıysanız ‘Ayrı hayatlarımız olmalı’ rüzgârı yavaş yavaş esmeye başlamış demektir.
Nedeni ne olursa olsun, her ayrılık bir travma. İçini açtığın, kendini emanet ettiğin, sevdiğin kişi kısaca sana “Seni istemiyorum, sevemiyorum” diyor. Başlasın “Neden sevilmedim?”’ diye kendini suçlama tantanası! Boşuna kendinizi suçlamayın. “Patatesin tekiymiş, seni sevmeyi başaramamış, banyo terliği suratlı!” deyip geçin!
Paylaş