Paylaş
Yani düğün dernek sezonu bitti, milletin ayrılık hikâyelerini dinleme zamanımız geldi. Oleyy! Ay pardon, tabii insanların ayrılıklarına sevinecek kadar kötü biri değilim yanlış anlama. Şimdi ama yani, eee seviniyorum işte napim! Mıç mıç mıç bütün yaz gözlerimin önünde eridi insanlar. Tamam yeter bu kadar! Şimdi biraz hayatın gerçekleriyle yüzleşme zamanı geldi
Nereden dağıtacağını şaşıranlar
En çok imrendiğim insan modeli. Ayrıldık dendiği an, hoop atıyor kendini gecelere. Sadece geceler olsa iyi; sabah, öğle, akşam günün her saati aktivite peşinde. Zannedersin adamı senelerce evin bodrumuna kitlemişsin, yemeğini suyunu kapı altından vermişsin. Yeni arkadaşlar edinir, sevgilisiyle yapmaya burun kıvırdığı her şeyi yapmaya başlar. Uzaktan bakınca mutluluktan öldüğünü düşünürsün. Gebersin istemiştin ama mutluluktan olmaması gerekliydi. Yaa ama işte o işler öyle değil. Dışı seni içi beni yakar hesabı, her çıkışın bir düşüşü vardır. Bir süre gezer tozar. Ardından yorulur, nefes nefese kalır. Gereksiz yere harcadığı serotonin biter tabii... Kendine yabancılaşır, yeni bulduğu arkadaşları artık ona iyi gelmemeye başlar. Eski bildik tanıdık seni özler. Dönmeye çalışır, bu sefer karşısında, “Bunu sabah akşam gezerken düşünecektin” diyen birini bulur.
Yalnızlık çok güzel, gelsene
Genelde aynı evde yaşayanlar için geçerli bir durum. Yatağın sol tarafı, gereksiz televizyon programları, iki kişilik yemek düşünme, ‘evde bekleyenim var’ muhabbetleri artık geride kalır. Kedi kumun dışına kakasını yaptı diye bas bas bağıran biri yoktur. Bir saat sonra uyanman gerekirken, o lanet olası alarmı yüzünden kriz geçirmek zorunda kalmazsın. Spora vakit ayırırsın, kitap okumaya, sinemaya gitmeye, arkadaşlarına... Derken bunun da etkisi kısa sürer. Alışkanlık denilen o virüs ‘özlemek’ adlı hastalığa dönüşür. Ev boş gelir, elin sürekli telefona gider. Ya kimseye âşık olamazsam, bir daha baştan aynı şeyleri yaşamaya hazır mıyım, ya çok büyük hata yapıyorsam diye diye derken hoop alır mı seni bi acı?
Ne demek benden ayrılıyorsun?
Ayrılığı kabullenmeyenler, işte bu en zoru! Kavga ediyorsunuz diyelim, kavganın sonu ayrılıkla sonuçlandı. Kime göre, neye göre? Gece hiçbir şey olmamış gibi mesaj atar. Tatlı tatlı anlatırsın, dinlemiş gibi yapar. Birkaç gün ses soluk çıkmaz. Sonra hoop kendini belli eder. Bin tane bahaneyle yeniden birlikte olmaya çalışır. Çok kötüdür, ailesinden birine bir şey olmuştur, işyerinde inanılmaz büyük bir sorun vardır. Ona dönene kadar her yolu deneyecektir. Bu süreç içinde biriyle beraber olamazsın, sıkıyorsa ol bakalım.
Hayatında sevgilin yokmuş gibi davranamazsın. O, bu ayrılığı kabul edene kadar ayrılmış sayılmayacaksınız.
Allahım al canımı al!
İşte ben! Sanki adamdan ayrılmamışım, anamı babamı gözlerimin önünde kıtır kıtır doğramışlar gibi bir acı. Hayatla olan bütün bağlantılarım kesiliyor. Tek yapmak istediğim, evin içinden çıkmadan adamın sosyal medya hesaplarını kurcalayarak slow müzik dinlemek. Yemek yemeden kesileni de oluyor ama ben de tam tersi işliyor bu durum. Dürümleri lop lop yerken acı çekiyorum. Arayacak biliyorum, eninde sonunda arayacak yani, aramalı, arasana, ARA LAN ARA! diye telefon elimde yapışık geziyorum. Hayır bir de işin kötüsü ayrılmayı ben istesem de acı çekiyorum, karşı taraf istese, anlaşarak olsa da. Kişi önemli değil yani, önemli
olan ayrılmak mevzuu oluyor sanırım.
Paylaş