Paylaş
Eski sevgilim koyu Beşiktaşlıydı, hatta onu tavlamaya çalışırken futbol seven bir kız imajı bile çizmiştim. Maksat köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek işte. Sonra ilişkimiz başladı, ardından ciddileşti; artık maç izlememe gerek kalmadı. Yine böyle büyük bir derbi var, günlerden pazar ve tek izinli olduğum gün. Yani “Ya maç ya ben” diyebileceğim bir pozisyondayım.
Hayır, bir de neymiş, benimle maç izlemek bir işkenceymiş. Yaptığım da vallahi bir şey yok, sadece iletişim kurmaya çalışıyorum o kadar. “Meyve soyayım mı ya”, “Ohaa çocuğa bak! Bu kim, adı ne, ayy salak neden futbolcu olmuş manken olsaymış”, “Tuvalete gidiyorum, bi istediğin var mıı”, “Ara versinler de sevişelim be, çok sıkıldım” diyerek iki üç kez beraber maç izlemeyi denedik. Başaramayınca, daha doğrusu o bu işten sıkılınca ben yüzüğün de verdiği cesaretle direkt içimden geçen sesleri dışarı aktarmaya başladım!
Sabahtan dedim ki, “Hadi gel çıkalım dışarı kitap falan bi şeyler bakmamız gerek”. Çıktık işte, bu sürekli offluyor puffluyor. Böyle her şeye bir tavır, kapris deli etti beni. Sanki maça değil, Rusya’ya erkek erkeğe eğlenmeye gidecek, nasıl heyecanlı.
Bütün günü burnumdan getirdi resmen. Sonra bir deli oldum ben. Önce trip attım, sessiz sessiz durdum. Ne bileyim, ağlayacak gibi davrandım ama anlamadı. “Madem öyle” dedim, “Maça falan gitmiyorsun” diye ilk emrimi verdim ilişkide. Allahhhh bunu dememle, adam oldu doğuştan Çarşı taraftarı. Kanatları falan çıktı. Gözleri alev alev! “Bana karışamazsın” diyerek gitti içeri...
Aaa üstüme iyilik sağlık, ne demek karışamıyor muşum? Öyle şey mi olur, sevgiliyiz be biz. Tabii ki karışacağım, anandan babandan çok hem de! Gitti ya içeri, bas bas bağırmaya başladım: “Bana göstermediğin ilgiyi alakayı 11 tane herife göstermeye mi gidiyorsun, bir günüm var bir günüm, onu benimle geçireceksin!”
Bana delirmişim gibi bakmaya başladı. Kalktım gittim ben de kendimi odaya kilitledim. Sessizlik olduğunda yere kapıya bişiler atıp, sinir krizi geçirdiğimi sanmasını istedim ama “İşe yaradı mı” diye bir sor...
Yaramadı. Ben orada kendi kendime delirirken, beyefendi meğerse çoktan çıkmış gitmiş. Yani orada ciddi bir kriz geçirecek olsam bırakmış olacak beni.
O kadar sinirlendim ki, “Şimdi keşke ölsem; gece geldiğinde beni ölmüş olarak bulsa da aklı başına gelse” diye aklımdan geçirdim. Acaba kendimi aşağıya mı atayım, geldiğinde sokakta cesedimi görür pişman olur. Bacağımı mı kırsam acaba şuradan düşsem de... Bu kadar plan bu kadar program intikam yeminleri derken, pekiii sonunda ne oldu, Beşiktaş yenilmiş bunun surat on karış. Yani şimdi terk etsem, inan ben umurunda olmam. Zaten yeteri kadar da üzülmüş. Rabbimin takdiri işte, böyle acısını çıkardı.
Bu sonucun beddualarım yüzünden olduğu konusunda hemfikir olduk. Ondan sonraki bütün totemleri benim üzerime oldu zaten. Beni üzüp giderse yenileceğine inandı. Maç günleri bana prenses gibi davranmaya başladı. Şimdi kim bilir kimlerden kendine totem yapmıştır, ahh ah...
Paylaş