Paylaş
Hepimiz kendimizi şişmanlamış, çirkin buluyoruz. Moral tipi kılığına girip birbirimizi teselli ediyoruz. Zor ama eğlenceli geçtiği de oluyor
Sevgililer Günü’nün ertesi günü, size özel günlerimiz hakkında yazınca da ‘zerre umudu kalmamış, evde kalmış kız yazısı’ gibi oldu ama ne yapalım. Bu efsaneyi bilmeyen yoktur, kadınlar çok sık bir arada olursa regl günleri aynı oluyor. Kız yurdunda kalanlar, kız kardeşi olanlar, ev arkadaşıyla yaşayanlar demek istediğimi anlayacaktır. Şöyle söyleyeyim: Babam ayın bir haftası eve gelmemek için bahaneler yaratmaya çalışırdı.
Şimdi bizim de çok sık görüştüğümüz bir arkadaş grubumuz var. Farkında olmadan o günleri bir süre sonra aynı yaşamaya başladık. Bir kere o dönem herkes kilolu, 32 beden giyeni bile o hafta yedikleri için isyan ediyor. Takriben bir saat boyunca, kim nasıl kilo vermeye çalışıp, başaramadı olayını konuşuyoruz. Sonra birbirimize oradan buradan duyduğumuz hiçbir işe yaramayan zayıflama sırlarıyla ilgili ipucular veriyoruz. Bunları yaparken tabii, ‘bu son’ diyerek, önümüzde olan pastayı, pasta olmazsa cipsi, cips olmazsa çikolatayı yiyoruz. Evde oturuyorsak sürekli sipariş veriyoruz. Dışardaysak zaten o masa Halil İbrahim Sofrası.
Birbirinizi alttan alın!
Herkes o dönem kendini çirkin buluyor bir kere. Hülya Avşar, Burcu Esmersoy ne bileyim Özge Ulusoy bile eminim o korkunç hafta geldiği zaman, sabah aynaya bakıp, sinirleri bozuluyordur. Ne makyaj tutuyor, ne giydiğin kıyafet üstünde duruyor. Biz bu aşamaya gelince, birbirimize moral timi oluveriyoruz bir anda. Yaklaşık bir saat herkes birbirini övüyor. “Ya saçmalama sen harika kilo verdin, 2 senede 700 gram vermek ne demek!” “Ben senin cildine bayılıyorum, tamam şimdi biraz süzgeç gibi görünüyor olabilir ama özünde iyi cilt.”
Biraz atarı gördüğün an hemen, “Regl mi olacaksın?” sorusunu zaten pat diye yapıştırıyoruz. Ardından herkes çok umurumuzdaymış gibi kaç gün kaldı, kaç gün sonra bitecek, geçen ay başına ne geldi, bu ayı kaç kilo alarak tamamladı gibi şeyleri anlatmaya başlıyor. Bir de kızlar arasında yazılı olmayan kuralların başında sanırım “O dönem birbirinizi alttan alın” diye bir madde var sanırım. Yoksa normalde tahammül edemeyeceğin her şey için arkadaşına eyvallah çekmenin başka anlamı olamaz.
Ben daha acısını biliyorum!
Bir film izleyelim, yani öyle acıklı olsun ki acıdan birbirimizin boğazını keselim demek. Normalde izlemeyeceğin ne varsa izliyorsun. Toplu ağlayışlar, hıçkırıklar. Ben daha acısını biliyorum sidik yarışları. Saatlerce süren, daha fazla nasıl dertlenebiliriz sorgusu... Bir de izleyecek bir şey bulamazsak, ‘sahibinin mezarı başında ağlayan köpek videoları’nı izleyip, kahroluyoruz.
Sanırım biyolojik saat denilen şey o hafta uğramıyor. Onun bi tık öncesinde rüyalarında erkek bebişleri kollarına sarıp sarmaladıklarını görenler mi, yeğenini kaçırmayı, eski sevgilisinden çocuk yapmayı düşünenler, sperm satın almaya karar verenler... “Çocuk için o hırboyla evlenirim” diyenler bir anda değişiyor. Evde köpeklere bile tahammül edemiyorlar. Sese, görüntüye, nefese, oksijene hiçbir şeye tahammül edemiyorlar gerçi.
Ama yine de eğlenceli geçiyor. O günlerin bitişinde savaştan galip çıkan halk gibi birbirimizi kucaklıyoruz. Sarılıyoruz. “Bitti, bu ayı da atlattık” diye gözyaşlarını sel ediyoruz. Bence zaten kızlarla olan her şey eğlenceli. “Erkeklerle daha iyi anlaşıyorum” tiplerini o yüzden hiç anlamayacağım.
Paylaş