Paylaş
Bizim zamanımızda lisede anket defterimiz olurdu. Sınıf arkadaşlarına işte sorular sorardın, onlar da o deftere cevaplardı. “Aşık olacağın erkekte ilk dikkat ettiğin şey nedir?” diye bir soru vardı. Çok iyi hatırlıyorum, hepimiz kaşı, gözü, burnu diye cevap vermiştik. Banu diye bir arkadaşımız, ‘parası’ yazmıştı. Kızlar tuvaletinde parlatıcılarımızı sürerken kızı kınım kınım kınamıştık. Sonra zaman geçti, hepimizin okulu bitti, iş hayatı derken, bir baktık beraber olacağımız erkekte ilk dikkat ettiğimiz şey, işi gücü, kariyeri, yani parası oldu.
Sanırım bizim genlerimizde olan bir olay. Evleniyorum dediğin an, “Adamın işi ne?” derler: Sana bakacak mı? Çocuğuna bakacak mı? Annemizden, babamızdan böyle gördük. Oysa şimdi kadınlar erkeklerden daha fazla kazanıyor. Çalışmayan kadın neredeyse yok. Kendi ayakları üzerinde duran, ailesinden bağımsız onca kadının içinde hâlâ ‘kafa koparan’ diye tabir ettiklerimiz de var. Koca parası yiyen, yemekle kalmayan, boşanırken donuna kadar alan güzel kadınlar yok mu, var. Olsun, olmasın demiyoruz. Bu da erkeklerin bir cezası olsun mümkünse. Ohhh yesinler tabi, tek muhabbeti olmayan, sonradan görme, o kıllı göbekli ağzında puroyla loca loca gezen adamlara müstahak olsun. Herkes kendi dengine. Ama işte madem böyle birisin, o zaman böyle davranacaksın. Kendini hâlâ evin küçük kızı gibi göstermene gerek yok.
O kadar ağla, bir gram makyaj akmasın
Zamanının ünlü manken mi sunucu mu artık neyiyse o işi yapan bir hanım kızımız her meslektaşı gibi evlenince ekranlardan elini ayağını çekti. Sonra hoop boşandı, ağlayarak röportaj vermeye başladı. Hangi kanalı açsam, kirpiklerini tepeye kırpıştırıp, eski kocasının parası kalmadığı halde onunla çocuğu için görüştüğünü anlatıyordu. Helal olsun falan dememizi bekliyor herhalde. “Adam parasız kaldı ama çocuğunu yine de görüştürüyor” diyeceğimizi düşündü sanırım. Oysa tek düşündüğüm şey şu oldu: Bir insan bu kadar ağlayıp, bir gram nasıl makyajı bozulmaz? Ardından onla yazıldı, bunla yazıldı. Onun sevgilisi, bunun bilmem nesi... Neticede genç boşanmış kafası karışık kötü bir dönemden geçiyor diye düşünecekken bu yine o kirpikler tepede, ‘Anneyim ben anne!’ diye ağlamaya başladı. Alt metin şu: Yaşım geçiyor! Korkuyorum! Parasız kalırsam ne yaparım! Eski kocam da iflas etti, bize bakacak bir adam lazım...
Bir de böyle “Safım ben, iyi niyetliyim, her şeyi söylüyorum” diye ekleyince de daha inandırıcı olacağını düşünüyor. Bir kere saf değilsin, buram buram her yanından şeytanlık akıyor. Her fırsatta ağlayıp, “Üstüme geliyorlar, anneyim ben yeter” diyeceğine, biraz daha yırtık olsan inan daha sevilirsin. Ben “Gencim güzelim; herkesi üzerim”, “Hayat benim hayatım, tabii eğleneceğim” ‘Bunu bana değil o adamlara sorun off çok sıkıldım” yapsa, helal olsun dersin. Şu mağdur edebiyatı artık magazine hiç yakışmıyor bence... İnandırıcılığı yok. Zaten ağlamak yerine gülüp geçse, ikon olacak tarihe geçecek, temsil ettiği grubun lideri olacak haberi yok.
Paylaş