Paylaş
Türk flört örf ve âdetlerine göre, ‘date’ Yani birbirini tanımak için birlikte yapılan faaliyetler yalan bir olay. Biz genelde önce bir ilişkiyi kesin olarak başlattığımızdan emin olup ardından yemeğe mi gidilecek, sinemaya mı durumuna giriyoruz. Hatta ‘evleneceksen gel!’ restini çekip, evde kara kara düşünüyoruz. Hayatım boyunca, date muhabbetlerine sıcak bakmıyordum. Taa ki etrafımda adam kalmayana dek. Dedim, kaybedecek neyim var. Eşe dosta haber saldım. Tamam, hazırım, yollayın çıtırları!
-İnanılmaz heyecanlıydım, ama sevgilinin yanına giderken olandan değil, sanki iş görüşmesine gidiyor gibi... "Bu popomu büyük gösteriyor; bununla albümü tutmamış popçu gibi oldum" diye diye sonunda giyecek bir şeyler buldum.
-Her zamanki gibi geç kaldığım için, adam beni oturmuş bekliyordu. Tanımakta zorluk çekmedim; Sosyal medya hesaplarını tek tek incelediğim için, hakkında epeyce bilgiye sahibim. Üç ay önce sevgilisinden ayrılmış. Sanırım kız bunu terk etmiş, bir süre acı çekmiş. Sonra ‘hayatımı yaşıyorum’ pozları vermiş. Son zamanlarda hayattan yılmış olmalı ki arkadaşlarının ‘sana birini ayarlayalım’ olayına girmiş.
-Masaya oturdum. Aklımdan kadın dergilerinde ‘bunları kim okuyo be!’ diye burun kıvırdığım maddeler birbir geçiyor. Kendim gibi, doğal olmalıyım. Eski sevgililerimden bahsetmemeliyim, annesine hakaret etmemeliyim, sorgular gibi soru sormamalıyım, ortak tanıdıklarla ilgili dedikodu yapmamalıyım. Eee bunları yapamazsam nasıl doğal olabilirim?
-Sipariş vermem yarım saat sürdüğü için adam o sırada benden nefret etti. Bir şey demem lazım ama o da ne öküzmüş, ben gelmeden siparişini vermiş. Tamam, bir saat geç kaldım ama açlıktan da ölmedin di mi?
-Birbirimizi anlatma aşamasına geldik. Adamın anlattığı her şeyi gece araştırma yaptığım için biliyorum. O yüzden konuşurken çok sıkıldım. Gözüm telefona gidiyor, elime alıp twitter’a bakmak istiyorum. Kızlara Whatsapp’tan yazmak istiyorum, ‘adam ayı gibi ben gelmeden yemek yemiş’ diye.
-Yüzünün bütün ayrıntılarına takılıyorum. Tıraş olmuş ama yanaklarının üstünde olan küçük tüyleri yaktırmamış. Elime ip alıp, cart cart cart o tüyleri almamak için kendimi zor tutuyorum. Köpek dişi diğer dişlerine göre daha sarı. Büyük ihtimalle sigarayı yeni bırakmış, eline ne geçerse ağzına sokmaya çalışıyor çünkü. Konuşurken burun delikleri açılıp kapanıyor. Sustu. Allah sıra bende! Bir şeyler anlatmam lazım. Son zamanlarda ne yaptım, aşk acısı çektim. Bunu anlatacak değilim. Adam suratıma bakıyor, bir cevap bekliyor. Son zamanlarda ne yaptım, ne yaptım: “Kilo verdim!” Ne dedim ben ya, sanki obezmişim gibi. Hemen düzelt.“Öyle çok vermedim aslında ama balık etliydim. Hâlâ basenlerim duruyor. Ayy bi de kollarım. Baksana bıngıl bıngıl.”
-Ne diyorum ben ya, konuyu değiştir! “Tatlın nasıl güzel mi? Ayy yanlış anlama seninkini yiyecek değilim.” Allahım yemek dışında başka şeyden konuşmam lazım. Biraz siyasete girip, ‘ciddi bir insanım’ imajı mı versem? Adamın tatlı tabağına göz koyduktan sonra da ‘ne olacak bu memleketin hali’ demem biraz garip olur. Gözüm sürekli yanaklarında olan kıllarda, olaya adapte olamıyorum: “Bu arada ben İzmirliyim.” Bu mu yani Pucca, ‘aferin’ mi demesini bekliyorsun? Şu lanet tatlı nerede kaldı, karşımda şap şup yemekten öldü adam.
-“Kuaförüne söyle yanaklarını kolonyayla falan bi yaksın.” Dedim, valla dedim, billa dedim. Benden çıksın şimdi o düşünsün. Önce bir panikle elini yüzüne koydu. Sonra cins cins baktı. Bir şeyler söyleyecek gibi oldu, vazgeçti. Ardından daha samimi konuşmaya başladık. O kadar samimiydik ki ona en son, Instagram’dan bekar arkadaşlarımın fotoğraflarını gösteriyordum "Sana bunu ayarlayayım mı" diye.
-İlk denememde başarısız oldum, bakalım Allah büyük umudumu yitirmedim.
Paylaş