Paylaş
Bir taraf Seçkin Piriler’i gurursuzlukla, diğer taraf Kıvılcım Ural’ı yuva yıkıcılıkla suçluyor. Laf edilmeyen, toz kondurulmayan, masum tek biri var bu hikâyede: O da aldatan taraf, Kaan Tangöze...
Kaan Tangöze’nin karısını uluorta aldattığının fotoğraflarını görmeyen kalmadı sanırım. Açıkçası ilk duyduğum zaman öyle çok dikkatimi çekmemişti. Asıl şoku, seneler önce Seçkin Piriler ile evlenince yaşamıştım. Gözlerimi kanatan o korkunç yorgandan bozma gelinlik hâlâ kâbuslarıma girer. Ardından olay büyüdü büyüdü, kafamı çevirdiğim her alanda bunları görünce “Ay dur ben de burnumu sokayım” dedim.
Gariban Kaan, şeytan Kıvılcım
Açıkçası ilk üç gün, “Yazık, demek ki Kıvılcım Ural, Kaan Tangöze’ye çok geç kalmış” dedim. Sonra adamın meğer iki çocuğu varmış, bunu öğrendim. “Yazıktır, günahtır” dedim. Ardından etrafımda olan yorumlar, internette insanların yazdıklarını okuyunca “Allah” dedim “ne oluyor, herkes Kıvılcım Ural’ı suçluyor?” Ama ne suçlama! Sanki kız, Kaan’ın elini ayağını bağladı, tecavüz etti, zorla ona sahip oldu. Gariban Kaan, karısını aldatmak istemeyen, evine, yuvasına sonsuz aşkla bağlı Kaan bir anda bu gaddar, kötü kalpli, yuva yıkıcı, şeytani dişinin oyununa geldi. Kıza nasıl saldırıyorlar, bir kişi bile adamdan bahsetmiyor. “Dayı sen ne yaptın, çoluğunu çocuğunu düşünmek zorunda olan sensin” demiyor.
Ardından hoop bir haber daha, ‘Seçkin’den misilleme’ diye. Bir AVM’de gitmiş kocasını öpmüş. Bu kez Seçkin Piriler’e saldırmaya başladılar. İki gün önce, mazlum, çocukları için yaşayan vefakâr Türk kadını Seçkin, bu kez oldu gurursuz. Yok “Sen nasıl kocanı öpersin, adam başka karılarla gününü gün etti, vay sende utanma yok?” Yine gariban Kaan oldu, oysa çocukları için diğer kadını evde bırakıp, karısını gezmeye götürmüştü. İşte o da böyle koca yürekli bir babaydı.
Her durumda şu kadınların suçlanmasından yemin ederim gına geldi bana. Hayır, bunu yapan işin kötüsü yine kadınlar. Erkekleri yönetenin penis olduğuna inanıp, istediği dala hoplamasında sakınca görmeyen... Sorunun o dalda olduğunu düşünen kadınlarımız. O dal da orada durmasaymış canım, adam hoplamazmış! Adam yapar, adam bakar, adam taciz eder, yeri gelir tecavüzünden de eksik kalmaz. Açık giyinmeseydin sen de canım. Bunu da biz mi söyleyelim. Çünkü tabiatı öyle. Allah onu öyle yaratmış. Onu eve bağlayacak olan sensin, eğer gittiyse diğer kadını suçlaman lazım; hatta bırak, diğer kadını elâlem suçlar zaten. Sen kendini suçla, kim bilir ne yaptın da adam başkasına gitti?
Sorun hep mi kadında!
Allah aşkına kardeşlerim, durup durup kadınları suçlamayı bırakın. Ortada bir ayıp, bir kötülük, bir sorumluluk varsa bu durumda o da erkeğindir. Kendi çocuğunu, kendi karısını, kendi mesleğini, ailesini düşünmek zorunda olan adam. Hayatında alacağı tek sorumluluk bu, bunu da hemen onun üstünden almak niye? Hepimizin içine bir oğlan anası kaçıyor böyle durumlarda. “Ohh oğluşuma helal olsun!” diyoruz resmen. Sadece Kaan-Seçkin-Kıvılcım üçlemesinden bahsetmiyorum. Milletin ailesinin nasıl olduğunu bilemeyiz. “Kim bilir ne dertleri vardır” diye işi dördüncü sınıf Türk dizisi boyutuna da getirmek istemiyorum aslında. Hoş onu da bilmiyoruz. Çocuk için birliktelik devam etmeli mi? Birbirlerine sevgileri tükenen iki insan, çocuk yaptılar diye o mutsuzluk içinde yaşamalı mı? O çocuklar orada ne kadar mutlu olabilir? Bu başka bir tartışma konusu aslında.
Aldatma neden normalleşiyor?
Oturup, her gördüğünüz aldatma mevzuunda, herifin yaptığını normalleştirip, beraber olduğu kadına ‘şeytan, ayarttı masum adamı’ gözüyle bakmak neden? Ayy bi de gerçekten masum olsa bu herifler gam yemem. Bu arada hikâyede aldatan kadın olsaydı, düşünmek bile istemiyorum kadının başına neler geleceğini. O küfürleri, o toplum baskısını, o yolda gördükleri zaman bir tomar tükürüğü suratına boca edecek kadınları... Allah kimseyi aldatılmayla, aldatmayla, ikinci kadın olmayla sınamasın tabii. Her durumda nasılsa yine rencide edilen kadın olacak.
Paylaş