Paylaş
Hayatının en sıkıcı günü, arkadaşının düğünündesin, arka taraflarda bir masada oturup, birkaç kişi daha kalkıp gitse de ben de evime dönsem diye bekliyorsun. Pasta iğrenç, krema yerine basmışlar sana yağını. Gelinin sarhoş olan dayısı üç kez ayağına bastı, iki kez de masana devrilecek gibi oldu.
İğrenç müziklerden bahsetmek bile istemiyorsun çünkü zaten duyamıyorsun... Tam böyle düğün pastasının bıçağıyla kendimi mi kessem diye düşünürken, gözlerin piste çevriliyor, o da ne! Gömleğinin ilk iki yakasını açmış, saçlar hafif dağılmış bir adam zeybek oynuyor. Kollarını her iki yana açışında yanına koşup altan sarılmak istiyorsun. “Önce ben gördüm, benim oldu artık bu, benim benim!” diye bütün bekar masalarına bağırmak istiyorsun. Hatta oracıkta arkadaşını koltuktan itip, damadın çocukluk arkadaşıyla hemen evlenmek istiyorsun. İşte, yıllardır aradığın, senelerce birileriyle zaman harcayıp bulamadığın şey bu! Takım elbisesiyle zeybek oynayan bu adam çocuklarının babası, evinin direği olmaya hazır bir şekilde seni bekliyor. Acaba gerçekten öyle mi?
‘Takım elbise büyüsü’ diye bir olay var, malumunuz Barney Stinson’dan hatırlayın. Takım elbisenin erkeğe kattığı güç, karizmatiklik ve etrafa “Bana bir şey olmayacak, seni hayatım boyunca koruyacağım” diye verdiği sinyaller sayesinde, kadınlar olarak garip bir çekimin içine sürükleniyoruz. Gömleğinin göbek kısmında gerginleşen düğmelere bakıp, gerçekten omuzları var mı yok mu yoksa ceket vatkası mı diye incelemek gerekiyor. Haa dersen, “Yakışıklılıkta gözüm yok, insan olsun yeter o zaman” bilemem.
KORKUNUN KOKUSU
Bir süre bakıştıktan sonra yanına tonton bir teyze gelip yedi ceddini sormaya başladıysa oradan var gücünle kaç derim. Belli ki oğlumuz biraz ILIK. Bundan önceki nişanlısını annesi hiç sevmemiş, ana-oğul kendilerini yeni maceralara atıp hangi kızı hayata küstürsek diye ava çıkmış demektir.
Anneler, garip bir şekilde düğünlere sadece edepli kızların gelebileceğine inanıyorlar. O yüzden düğün, nişan ve kına gibi şeyler kadınlar için pazar alışverişi gibi bir olay. Annesi gösterdi diye seni beğenen bir adam ne kadar çekici olabilir ona sen karar ver artık.
Yanına gelen bir kadın yok ama hâlâ oğlumuzun gözleri senin üzerinde diyelim, bir de gelinin sırtını sonsuzluğa açmış, dekolte giyen kuzeninin. Gerçek bir ‘savunmasız kız avcısı’ Bunları her yerde görebiliriz, sevgilinden ayrıldığın gün sana mesaj atan o densiz adam, işten atıldığında seni yemeğe çıkartmaya çalışan eski müdürün, barda telefonunla ilgilenirken yanına gelip neyin olduğunu soran orta yaşlı zavallı... Korkunun kokusunu yüz metre ilerden alırlar, “Peki ben şimdi ne yapacağım” telaşıyla beslenir bu tipler. Düğünlerde evde kalmaktan korkan kızların kahramanı olmak için uğraşırlar.
BUSE SENDEN ÇOK BAHSETTİ!
‘Gaza gelenler takımı’ndan da olabilirler. Bunlar, gelin tarafından, damadın sevilmeyen arkadaşlarındandır genelde. En uzun ilişkisi 3-4 ay sürmüştür ama yine de ağzından “Birini bulayım da, hayatımı huzurla onun yanında geçireyim” gibi laflar çıkar. Arkadaşlarının sevgilileri ona göre kız ayarlama fabrikasıdır. Böyle düğünlerde de kendini bile gaza getirip o gece evlenmeyi diler, ertesi gün bulabilirsen adamı ne alâ...
“Buse senden çok bahsetti” adamlarını da en çok düğünlerde görebiliriz. Tabii ki Buse senden hiç bahsetmedi. Avcımız seni gözüne kestirdi, gidip geline sordu, gelin de onca işinin arasında uğraşamayacağı için, senin yanına sepetledi bu adamı. Ona doğru gülümsemeden önce dünyanın en sıkıcı ve bencil adamıyla karşı karşıya olduğunu unutma. Yakın arkadaşlarının düğününde kendi uçkur derdiyle gelini rahatsız eden adam düğününüzde neler yapacak bi düşün.
En önemlisi, “Sıra bana geldi, geliyor, gelecek; biyolojik saatim tık tık atıyor, bu yaz birini buldum buldum, bulamadım eski sevgilimi ararım” korkularını bir yana ittiğimizde o takım elbisesiyle zeybek oynayan adamın aslında Şafak Sezer’e benzediğini fark etmemiz olası. Gelecek hafta, ‘kocayı nerede buluruz’ diye bir yazı hazırlıyorum. Eninde sonunda aşkı bulacağımıza inanıyorum. Ay hadi inşallah.
Paylaş