Paylaş
Ama delice kabaran iştahım dinlemedi... Mis gibi verdiğim 15 kiloyu geri almaya ramak kalmıştı ki, kendi rejim sistemimi yarattım
Büyük ihtimalle anne sütü hariç, hayatım boyunca hep fast-food beslendim. Ta ki doktorun, “sağlıklı beslenmen lazım!” uyarısını duyana kadar. Şimdi yalan söylemeyeyim, onca doktora gittim geldim, acillerde ömrümü çürüttüm. Bir kez bile yeme düzenimi değiştirmek girişiminde bulunmamıştım. Ta ki doktor, uyarısının ardından, “zayıfladığını görünce sen bile şaşıracaksın” demesiyle beynimde ışık yandı. Ne, zayıflayacak mıyım?
O günden beri evde kendi yemeklerimi kendim yapmaya başladım. Çok güzel kilo verdim, boru mu 15 kilo! Sırtımda 15 kiloluk bir çantayla geziyormuşum meğer. Bu arada aklına sakın 1 ayda 12 kilo gibi şeyler gelmesin. Bir senedir uğraşıyorum. Hatta aylarca bir gram bile verememiştim. Bazen yemek yapma olayını abarttım, keklere pastalara yöneldim. Onu yapmasaydım iyiydi işte. Tabii pilatese gidiyorum, yürüyorum onu da eklemek gerekli...
Buraya kadar her şey pırıl pırıl giderken, bir şey oldu, bir anda midemde bir kara delik çıktı. Gözüm hiçbir şey görmemeye başladı. İştahım kabardı, kabardı, kabardı... İstiyordum ya, delice dürümler, midye dolmalar, hamburger mönüler, yağlı börekler, pizzalar... Hepsini yemek istiyordum. Lahmacunla evlenmek, çikolatalı pastayla sevgili olmak, unlu mamüllerci açıp bütün poğaçaları ben yemek istiyordum.
Zaten iştahı çok açık biri olduğumdan krizler kolay geçmedi. Engellemek için kendi kendime yöntemler aramaya başladım...
Diş fırçalamak
Dişleri fırçaladıktan sonra canın bi lokma yemek istemiyor, suyun tadı bile korkunç geliyor. Her acıktığımda dişlerimi fırçalamaktan, İzzet Yıldızhan oldum. Dişlerim bembeyaz, fayans virali gibi dolanıyorum ortalarda. Onca fırçalama, dişetlerimi yıprattı bi de üstüne, ohh dedim bi bu eksikti...
Tarçın
Gerçekten şeker ihtiyacını bastırıyor mu yoksa şehir efsanesi mi bilmiyorum ama sütlaç gibi dolanıyorum ortada. Her şeye tarçın döküyorum, meyvelerin üstüne, karabuğdayın üstüne, arada pastaların üstüne belki az yerim umuduyla...
Çorba
Yemeğe gittiğimiz zaman çorba söylüyorum kendime. Bir kere masaya önceden gelen, ekmek-zeytinyağı ikilisini sanki arkamdan atlı kovalıyor gibi tabağın dibini sıyıra sıyıra yiyorum. Sonra çorba geliyor, onu da ekmekle bi güzel yiyorum. Ardından masadaki diğer insanların yemeklerine salça oluyorum. Yemeğin sonu, “Bişey yemedim zaten, bence bir tatlıyı hak ettim” ile bitiyor.
Alkol
Herkes gibi sosyal içiciyim. Eş dost bi raraya gelince işte. Yaz gelmesiyle tabii eş dost paso birlikteyiz. Alkolün yanında bi şey yemezsen kilo almazsın rivayeti var. Gözümü peynir tabağına bir dikiyorum. En iyi peyniri ben yemeliyim, onu da ben yemeliyim, onu da, hatta onu da! Çerez zaten başa bela, milletin yediği antepfıstıklarını sayacak kadar içten pazarlıklı birine dönüşüyorum. Millet muhabbet ederken benden çıkan tek şey ağız şapırtısı. Konuştuklarını da çoğu zaman anlamıyorum. Beynimin içinden geçen tek şey, “Niye şakşuka istemedik ya, şu garip şey yerine şakşuka yiyecektik öff. Ekmek bitmiş masaya bakan yok. Kalamar ne ara bitti!”
Allah kimseyi açlıkla sınamasın arkadaşlar. Zor gerçekten çok zor. Babam haziran sonu evleniyor. Düğünde giyeceğim kıyafetin içine girmem lazım.Yaşıtlarım kendi gelinliğinin içine girmeye çalışırken benim bu halim biraz trajik, ama napalım. Bu arada bugün Babalar Günü, babamla olan bi duygusal hikâyeyle bitirmeyi çok isterdim ama adamcağızı sürekli ağlatıyorum. Bu aralar hayatının en güzel günlerini yaşıyor, bozmak olmaz dedim.
Çocuklarına babalık yapan güçlü anneler, aralarında az yaş farkı olmasına rağmen kardeşinin veli toplantısında onu temsil eden abiler... Her karşılaştığı erkekte babasının ona vermediği sevgiyi arayan kızlar... “Ben çocuklarıma asla babam gibi davranmayacağım” sözü verenler.. Asıl sizin Babalar Gününüz kutlu olsun.
Paylaş