Paylaş
Okula başlamadan önce, “Büyüyünce ne olacaksın?” denildiği an, hiç düşünmeden “Gelin olcam” derdim. Ardından dansöz olmak daha havalı gelmeye başladı. Dönen etekler, her taraftan sallanan tüller, pullar, denizkızı gibi upuzun saçlar... Dansöz çıktığı zaman büyülenmiş gibi ekrana bakardım. Hayatımda gördüğüm en güzel şeydi!
Az mı izlemedik Mezdeke dans üçlüsünün kliplerini? Hatta sonra ortadaki mi ne Beyaz’la bir aşk yaşamıştı. “Kızın yüzünü anası babası bile görmemiş, sadece Beyaz görmüş” diye okulda birbirimize anlatırdık. Tanyeli’nin burnu gibi burnumuz olsun diye mandalla evde dolanırdık. Sonra Asena girdi hayatımıza. Her an ekrandan çıkıp, suratımıza iki tokat atacak gibi dans ediyordu. Kıvrıla kıvrıla, döne saça göbek atmak, durduğumuz yerde darbuka sesine göre çat çat çat popo sallamak moda oldu.
Çocuk yaşta göbek havası
Çocuğum daha. Doğum günü partilerinin evde mozaik pastayla kutlandığı seneler... Yine böyle birinin bir doğum günü partisindeyim. Bir müzik çaldı, ‘ayveri si’ diye darbukalar filan... Kızlar çığlık atıp attılar kendilerini orta sehpanın olduğu bölüme. Tek oturan ben olmamak için girdim aralarına. Evet, dansöz olmak istiyordum ama bunun için dans etmek zorunda olacağım hiç aklıma gelmemişti. Ben sadece o şıkır şıkır şeyleri giyer, otobüse biner, gezerim zannediyordum. Dans etmek benim için 23 Nisan’da ‘çiçek’ olmanın ötesine hiç geçmemişti. Hiç bilmediğim bir dünyanın içerisindeydim. O küçücük kızlar bileklerini oynatıyor, omuz filan atıyor. Bense odun gibi durup ortalarında onlara bakıyordum. Bazılarından birkaç hareket kapayım dedim, ıı ıh, başım dönüyordu.
Bir anda bir daire oluşturuldu. Herkes tek tek ortaya geçmeye başladı. Ortaya geçen, insanların gözlerine baka baka göbek atıyor, diğerleri alkışlıyor sonra hoop birini çekiyor bu kez o ortada oluyordu. Ben daha ne olduğunu anlamadan kendimi ortada buluverdim. Ayşecik gibi olmuştum, kızların kafaları kocaman olmuş suratıma suratıma gülüyorlardı sanki. Kazık gibi duruyordum öyle ya. Baktılar bende bi nane yok, ittiler beni, ilk kırmızı kurdeleyi alan kızı aldılar ortaya.
Sonra ben bunu gurur meselesi yaptım. Evde yemedim içmedim, göbek atmayı öğrendim. Bilek hareketleri, göbek dalgalandırma, gerdan kırma, popo sallama ve bir hareket yapıyordum ki herkesin ağzı açık kalacaktı!
Az kalsın ‘Didem’ olacaktım!
Başka birinin doğum gününe kadar, karate kit gibi her gün çalıştım. O büyük gün geldi. Artık ortaya geçebilirdim! Sibel Can beni görse ağlardı, o derece. Kendime güveniyordum. Sanki bütün ışıklar bana çevrildi o an. İnsanlar nefeslerini tutarak izliyorlardı. Döne döne dans etmeye bir başladım, Allah Allah bir gaza gelmişim. O son hareketim için müziğin darbukasını duyduğum an, dizlerimin üstüne çöktüm. Çocuklar şokta tabii. Belimi geriye doğru attım, kafamı tam yere koyacaktım ki kızın annesi kolumdan tuttuğu gibi kaldırdı beni: “Kızım ne yapıyorsun sen? Adam gibi oynasanıza! Bu ne hal! Beline meline bir şey olacak annen baban sonra bizden bilecek. Oturma yere hem.”
Dansözlük kariyerim orada başlamadan bitti maalesef. Zaten sonra doğum günlerinde ‘iyi kızlar cennete, kötü kızlar her yere, çıtır kızlar nereye nereye de giderler’ diye grup dansı moda oldu. Onda da beni hep kızıl saçlı olan yapıyorlar diye yerimden kalkmamaya başladım. O kadın orada bütün hevesimi kırmasaydı, kim bilir belki bir Didem de ben olurdum!
Paylaş