Anadolu yakası laneti

Her İzmirli gibi İstanbul’da oturduğum semt ve birkaç merkez dışında fazla bir yer bilmem. Geçenlerde karşı tarafa geçtim, ağlaya ağlaya döndüm.

Haberin Devamı

Taksici mağduriyeti olarak da adlandırabileceğim serüvenim şöyle gelişti: İki toplantım olduğu için, karşıya geçmeye mecburdum. İlki Çengelköy’deydi, arabayı kardeşim alıp “Taksiyle iki dakikada git, beni trafiğe sokma, herkes bilir orayı” dedi.  Sahilden hemen taksi buldum, bindim “Cadde Bistro 33” dedim, taksici, “Cadde mi, Suadiye mi, İç Erenköy mü, Cadde Bostan mı, Barlar sokağı mı?” diye bir soru sorunca, son kalan yüzde birlik telefon şarjımla adresin yerine bakmak için çırpınmaya başladım. Bir anda ‘çatanak’ diye sarsıldım ki ben adresi ararken adam öndekine çarpmış; inip bir güzel kavga etmeye başladı.  Ben de son şarj ya, ne internet açılıyor, ne harita...  Sayfa tam açıldı bi baktım pencerenin önünden şöför bana bas bas bağırıyor, “Ahaa bayan gördü, vallaha bayan gördü, polis çağırın!” diye. “Hoppala ne gördüm ben ya?” diye aşağıya bir indim, bizimkinin baldırı kanıyor!
Vurduğumuz arabadan iki tane genç çocuk inmiş, pişkin pişkin “Başka bir arabadan yanaştılar, adamı vurdular bizim üstümüze atıyor” diyor.  Yalan söyledikleri kesin ama o kadar kendilerinden eminler ki “Acaba mı?” diye düşünüyor insan. Şoföre “Hastaneye gidelim” diyoruz, yok inat etti adam, giderse bunlar kaçacak diye bacağı kanlı kanlı bas bas bağırıyor. Bende zaten müşteri değil onun karısıymışım gibi bir panik!  Diğer arabadaki çocuklar da eşi dostu toplayacağını söyleyince paniğim geçti tabii; tırs tırs ‘Yavaştan gideyim’ dedim, başka bir taksiye bindim.

Haberin Devamı

AYNI CADDEDE DEFALARCA TUR

Ona da aynı yeri söyledim, beni Divan’ın önünde indirdi, sağa bakıyorum, sola bakıyorum yok. Büfeye sorayım dedim, “Yanlış gelmişsin, taaa caddenin başında” deyince şoföre küfrede küfrede o caddeyi sonuna kadar yürüdüm. Yokuşun oraya kadar geldim yine yok, bu kez valelerden birine sordum, geldiğim yerde olduğunu söyledi. Bir de taksiciye kendi tarif etti, “Ohh” dedim “Sonunda gidiyorum”. Yine Divan’ın oraya geldik, trafik bayağı sıkışıktı “Abla ya, ben seni burda indireyim bak hemen karşı yolda görünüyor burdan” dedi,  gerizekâlı olduğum anlaşılmasın diye göremediğimi söylemedim tabii, indim ve bulamadım.
Yine gittim bir taksiye, sordum, bildiğini söyleyince de hemen bindim. Taksici caddedeki trafiği atlatmak için bi aradan girdi, yukarıları dolaştı da dolaştı, ne sokaklardan ne mahallelerden geçti sonra hoop caddeye çıktık. “Hemen karşı yolda” dedi, parasını verdim, arka tarafımı bir döndüm Divan’ın orası; p.zevenk bir sokak ilerlemek için bana Anadolu yakası turu yaptırmış resmen. Nasıl sinirliyim, toplantım KİA ile, telefonları ezberimde değil. Bir yerden arayıp haber vereceğim ama imkânsız, o barlar sokağının da sonuna kadar yürüdüm ama öyle bir yere rastlamadım tabii. Mekânlardan birinin güvenliği mi artık neyiyse ona sordum, “Suadiye Oteli’nin orada, taksiye söyleyin bilir” dedi.
“Suadiye Oteli” dedim, gitmeye başladık, bu kez mekânı görmeden arabadan inmedim, camdan bakıyorum bi B harfi var ama “Başka bir yerin amblemi değil miydi bu ya?” falan filan derken inmiş bulundum o taksiden. Tabii ki orası değildi, artık yapacak bir şey yok, hüngür hüngür ağlamaya başladım sinirimden. Ama nasıl ağlıyorum, kendimi tutamıyorum. Telefonum bir de suya düştü bunun üstüne artık kendimden geçtim...
 Yine bir taksi buldum, gideceğim yeri söyledim bir süre ne olduğunu hatırlamıyorum, ağlayarak gergedanımsı sesler çıkartıyordum çünkü. Umudu da kesmiştim zaten ta ki mekân karşımda pırıl pırıl dururken. Sonunda biri beni doğru getirebilmişti...
Mekânın önündeydim resmen, sonunda ya başarabilmiştim bunu. Büyük bir sevinçle içeri girdim. Sonra saate baktım, toplantı 17.00’deydi, saat 19.55 olmuş, yani beni tabii ki o kadar saat beklemeyeceklerdi. Küçük Emrah’ın annesini bakkal amcasıyla yakaladığı an gibi büyük bir yıkım yaşadım. En son yere oturup, “Neden ya, neden?”  diye böğrümü parçalayacaktım. Bir daha da büyük konuşmayayım da asla ama asla, hele Anadolu yakasında taksiye binmek, Allah düşmanımın başına vermesin.

Yazarın Tüm Yazıları