Paylaş
Hoo hooo gelsin şimdi belediye konserleri...
Şaka bir yana alkolik falan değilim, evde öyle kendi kendime şarap açıp, film falan izlemiyorum. Hatta dolabımda otellerin mini barlarından çaldığım küçük şişeler haricinde bir şey yok. Sosyal içici deniliyor sanırım, eş-dostla dışarı çıktığında içenlerdenim. Yalnız benim şöyle büyük bir sorunum var: Bir miktar içtikten sonra olan şeyleri hatırlamıyorum. Önceleri, kendi şalterimi kendim kapatıyorumdur, tiftikleyeyim kesin hatırlarım falan dedim ama yok! Bir noktadan sonrası zifiri karanlık benim için. Çünkü haddim hesabım yok. Dur demek ne demek bilmiyorum. Başladığım zaman, dibini görmem lazımmış gibi oluyor. Yemek yerken de öyleyim, kendimi kaybettiğim noktada artık midem çatlıyor, kulaklarıma kadar yediğim yemekle dolu oluyorum.
Arkadaşlara işkence
Şu zamana kadar açıkçası bu hiçbir şey hatırlamayışlarımı çok kafaya takmadım. Anlattıkları insan ben değilim gibi geliyordu. Video izlettiler, yine oralı olmadım. Başımı beladan belaya soktum, amaaan atın ölümü arpadan olsun dedim.
Benimle dışarı çıkmak arkadaşlarım için büyük işkence haline geldi tabii. Sevgililerimin hepsiyle bu yüzden kavga etmişizdir: “Ne olur bu kez içme. Bak dur dediğim zaman dur. Kurban olayım içme. Allah’ın varsa içmezsin. İçersen köpeğini kaçırır, onu bir daha sana göstermem”. İnsanlar bana bu lafları kullandıkça daha da sinirleniyordum. İçmeyeceğim varsa da içiyordum. Benimle dışarı çıkmak 5 yaşında olan yeğeninizle çıkmak gibi. Sürekli gözünüz üstümde olmalı. Hatta eliniz de üstümde olmalı, başka masalara musallat olmamam için. Tuvalet dediğim an götürülmeliyim, kimse arkadaşının mekânın ortasına kusmasını istemez. Kafam biraz yana kaydı mı eve bırakılmalıyım, bir sızdım mı beni kimse uyandıramaz. Arkadaşımın düğününde masanın altında uyudum. Şımarıklığımın haddi hesabı yok. Yani anlayacağın etrafımda kim var kim yoksa baştan sona zararım. Bir de yalancıyım. Ama hikâye yalancısı. Bir hikâyeler uyduruyorum insanlara, sabah bana anlattıkları zaman, “bunu ben mi anlattım ya” diyorum.
Bir kez gözümü karakolun önünde açtım. Kafamda çip var, diye bir tomar insanı inandırmışım. Onlar da beni karakola getirmiş, çipi çıkartsınlar diye.
Hep yanında oldum
Seninle çok güzel günler geçirdik. Kötü zamanlarımda hep yanımdaydın, iyi anlarımı da unutmadın. Benden başka bir ben çıkardın. Arada bir rezil ettin ama olsun. Saat 10’dan sonra satılmayacağını duyduğum zaman en çok ben üzülmüştüm. Sana kötü bir söz söylediklerinde hepsine ben karşı çıkmıştım. Ama buraya kadarmış sevgili dostum. Artık bu ilişkide zarar gördüğümü düşünüyorum. İnan bana sorun sende değil vallahi bende. Ağzımla içmeyi bilmiyorum. Öğrenmeye çalıştım yok başaramadım. Sanırım biraz geri zekâlıyım. Önce düzgün içmeyi öğreneceğim diye yola çıktım. Başarılı olamadım. Bir nokta var böyle, ‘yetmiyor noktası’. Oraya gelince, “daha fazla içmeliyim, daha daha, hatta hızlı hızlı içmeliyim” durumuna giriyorum.
Uyandığım zaman, “dün ne oldu ya” diye insanlara sormaktan, ertesi gün olan baş ağrısından, bir hafta boyunca etrafımdaki insanların neler yaptığımı anlatmasından ve hiçbir şekilde ders almamaktan açıkçası artık sıkıldım. Bir de tabii işin sağlıklı yaşam boyutu var. Daha doğrusu kilo konusu diyeyim. Ya aylarca aç geziyorum. Hayatta en sevdiğim şey olan, ekmeği bıraktım. Ekmeği geri alayım hayatıma alkol gitsin en azından. Bir ödem topluyorum bir hafta boyunca damacana damacana su içmekten artık muhallebi gibi dolaşıyorum. Aslında şeyi de unutmamak lazım. Boşuna para veriyorum, boşuna dışarı çıkıyorum. Eğlenip eğlenmediğimi hatırlamıyorum bile.
Yeni yıla aldığım bu büyük kararla girdim. Hatta öyle ki o gece bile içmedim. Bir süre deneyeyim, denemekten ne zarar görürüm hem. Bu sene bana zararı olan ne var ne yoksa çıkartıyorum hayatımdan. İlk bununla başladım. Yolum açık olsun. Merhaba soda limonlu geceler. Selam olsun, çirkin adamları daha net göreceğim zamanlar. Seni de unutmadım, “arabayı sen kullan o zaman” diye kafa ütüleyen arkadaşım...
Paylaş