Paylaş
Peki, ne oldu da yorgunluk sağlığımızın “başmisafiri”, daha da doğrusu “Ali kıran baş kesen”i oldu? Ne oldu da eskiden 70’lik, 80’lik yaşlıların dile getirdiği “bitkinlik, tükenmişlik, halsizlik” şikâyetleri 15-20 yaşındaki gençlerin de meselesi oldu?
Yorgunluğumuzun farklı birçok sebebi var. Var ama bunlardan biri -ki muhtemelen en önemlilerinden biri, belki de birincisi- nedense hep gözden kaçıyor.
“Kansız mıyım, hipotiroidi miyim, vitaminsiz mi kaldım, depresyona mı paçamı kaptırdım?” diyerek yorgunluğuna çare peşine düşenler...
Bugün size önce o çok önemli ama hep geri planda kalıp hep gözden kaçan, gizli yorgunluk nedenini, “MİTOKONDRİ FELCİ” meselesini anlatmaya, sonra da çözüm-çare önerilerini açıklamaya çalışacağım. Hazırsanız buyurun...
Nasıl çalışıp ne iş yapar?
Mitokondrileri bir tür fırın veya bir çeşit nükleer santral gibi de düşünebilirsiniz. Ham maddeyi alıp (oksijen, yağ asitleri) enerji üretiyor (ATP), bu arada da birçok yan ürün ve atık madde ortaya çıkıyor. Bu maddelerin de en az üretilen enerji kadar önemli olduğunu bilelim.
Aşırı yan ürün oluşumunun hücreyi nefes alınamaz bir hava kirliliği, içinde yaşanılması güç bir çevre faciasıyla karşı karşıya bırakabileceğini unutmayalım.
Kısacası mitokondriler enerjimizi temin eden çok mühim organcıklar. Mitokondriyal sistemin iyi çalışıp çalışmaması işte bu nedenle son derece önemli bir mevzu. Mitokondri fonksiyonlarının bozulması ise bizi doğrudan ve çok yönlü etkileyen bir problem.
“Mitokondriyal disfonksiyon” denilen bu durumdan sadece yaşlılar değil, gençler, hatta çocuklar bile etkilenebiliyor. Peki, ne mi oluyor? Başta “YORGUNLUK-BİTKİNLİK” olmak üzere pek çok şey! Detayları yandaki kutuda bulabilirsiniz.
Mitokondriler nerede?
Yaşamsal fonksiyonlarımızı abartmadan sürdürebilmemiz için metabolizmamızın tıkır tıkır işlemesi lazım. Bunun için de hücrenin kendi enerjisini üretme mecburiyeti var.
Bu fonksiyonu yüklenen bölüm “mitokondri” adı verilen minik organcıklar.
“Minik” dediysem de siz onları pek hafife almayın, vücudumuzun toplam mitokondri yükü bir hayli fazla.
Bazı hesaplara göre sağlıklı bir bedende toplam vücut ağırlığının yüzde 10’unu o enerji üretim merkezleri/mitokondriler oluşturuyor.
Mitokondrilerin her organ ve dokuya dağılımı da eşit değil. Yağ dokusundaki sayıları çok azken, kas dokusundaki sayıları bir hayli fazla.
Özellikle kalp kası neredeyse mitokondri kaynıyor.
Karaciğerde de böyle bir zenginlik durumu var. Keza beyin de mitokondri zengini bir organ.
Enerjiyi çok tüketen organlarda ve dokularda daha çok sayıda enerji üretim merkezi yani mitokondri mevcut.
Onu zehirleyen toksinler neler?
Her şeyden önce ve en başa alkolü yazın. Hemen arkasına giderek daha mühim bir sağlık sorunu haline gelen ilaçları, özellikle de ağrı kesicileri (asetilsalisilikasit ve parasetamol içerenler), antibiyotikleri (bilhassa kinolon ve aminoglikozitleri), kolesterol haplarını (statinler) ve de ağır metalleri ekleyin.
Ağır metal meselesinin altını da çizin. Çünkü her geçen gün biraz daha yoğunlaşan bir “metal fırtınası” durumu ile karşı karşıyayız. Çoğumuzun bedeni biz farkında olmadan cıva, kurşun, kadmiyum, arsenik kaynıyor. Listeye aşırı şeker, çöp karbonhidratlar (fastfood yiyecekler, unlu, şekerli paketlenmiş atıştırmalıklar) ve gereğinden fazla yeme yanlışı de mutlaka eklenmeli.
Sistem bozulunca ne olur?
Mitokondriyal sistem şu veya bu nedenle ama en sık da toksinler sebebiyle bozulup görevlerini aksatabiliyor. Bu durumdan da en çok ve ilk görevlerini yapabilmeleri için mitokondrilere neredeyse bağımlı durumda yaşayan beyin, kalp ve iskelet kasları etkileniyor.
Halsizlik, yorgunluk, güçsüzlük ve ek olarak da uyuşma, yanma, karıncalanma, kafa karışıklığı, unutkanlık, uyku hali veya uykusuzluk, kas ağrıları, eklem ağrıları gibi sorunlar başlıyor.
Karaciğerin bedeni toksinlerden arındırma sistemleri kısa bir süre sonra görevlerini yapamaz hale geliyor. Sonrası ödemler, kuru ciltler, saç ve tırnak sorunları, kaşıntılar...
Kısacası yetersiz enerji üretimi sadece hücreler, doku ve organları değil, bizi de bozuyor. Yoruyor. Bitkin ve halsiz düşürüyor. Takatsiz bırakıyor.
Ona nasıl köstek oluruz?
Mitokondrilerimizi toksinlerle zehirleyip hızla yaşlandırmak istiyorsak daha çok ve sık ilaç yutalım. Başımız ağrıyınca, içimiz bulanınca, uykumuz azalınca çözümü aktarda arayalım! Zehrin dozunu biraz daha artırmak istiyorsak patates, patlıcan, biber kızartmalarını daha sık yiyelim!Canımız bir şeyler atıştırmak istediğinde bisküvilere, keklere, gofretlere, jelibonlara yüklenelim! Beyaz ekmeği daha sık ve bol tüketelim! Bitmedi! Biraz daha ileri gidip su yerine früktoz bombası soğuk çay, çay yerine akrilamid ve kafein yüklü hazır kahveyi tercih edelim! Bu arada sık sık da gazlı, şekerli, kolalı meşrubatlar içelim!Eğer bunlara birazcık da tembellik alışkanlığı, yan gelip yatma yanlışı ekleyecek olursanız mitokondrileri zehirleme operasyonunu tamamladığınız kesindir.
Nasıl destek oluruz?
Öncelikle köstek olmayarak! Köstek olabilecek yanlışlardan olabildiğince uzak durarak. Sonrası kolay. Mesela mı? Günde 1-2 bardak yeşil çay içebiliriz. Siyah çay da işe yarar. Daha çok taze, renkli sebze, orman meyvesi, turunçgil, nar yiyebiliriz. Daha sık ve bol zerdeçal, karabiber kullanıp her fırsatta folat, koenzim, C vitamini zengini yeşil yapraklı sebzeler ve otlara ağırlık verebiliriz.Magnezyum zengini ceviz ve badem, kuvarsetin zengini soğan, sarımsak, elmayı daha bol tüketebiliriz. Aktif bir hayat sürer, egzersizden asla vazgeçmeyebiliriz. Açık hava yürüyüşleri yapıp detoks kürlerinden faydalanabiliriz. Mesela “terleme”nin her türlüsü toksin atıyor.
Destek olarak neler var?
◊ Alfa lipoik asit
◊ CoQ10
◊ N-asetil sistein
◊ D vitamini (ihtiyaç varsa)
◊ B6-B12 desteği (ihtiyaç varsa)
◊ Silimarin (70-140 mg/gün)
◊ IU Gluthation kürleri veya oral gluthation desteği
Not: Destekler sadece bilgi olarak yazılmıştır. Kullanım kararı, süre ve dozaj için bir doktordan destek almanız uygun olur.
Paylaş