Bugünlerde yaklaşık iki milyon veliden biri olarak 2004 ÖSS sonuçlarının açıklanmasını bekliyorum.
Bundan sonra bizim için ÖSS’den daha zorlu olan ikinci raund başlayacak. Alınan puana göre il, üniversite, fakülte, bölüm veya meslek seçebilmek için birçok aile gibi tatile ara verip zorlu bir uğraşa girişeceğiz. ÖSS’nin böylece tekrar gündeme geldiği bu günlerde uzmanlık alanımla ilgili 2004 ÖSS soruları arasında yer alan tuhaf bir inanış ve sorudan bahsetmek istiyorum.
Bir meteoroloji hocası olarak, ÖSS’ye giren kızıma sınavın sözel bölümünde coğrafya soruları arasında yer alan ‘iklim bilgisi’ konusunda yardımcı olabilirim diye düşünüyordum. Bunun için önceki yıllarda ÖSS ve ÖYS’de sorulmuş iklim bilgisi sorularını inceleyince itiraf etmeliyim ki çok şaşırdım. Bu sene de sözel soruları arasında yer alan 70. soru da bana bir garip geldi!
KÖTÜ BİLİM ÖRNEĞİ
Dikkat edildiği takdirde, hayat bilgisi, fen bilgisi ve coğrafyayla ilgili ders kitaplarımızla birlikte ÖSS/ÖYS sorularında birçok ‘kötü bilim’ örneğine ve tartışmalı sorulara rastlamak mümkün. Örneğin, sık sık ‘havanın taşıyabileceği su buharı miktarı’ şeklinde yanlış bir meteorolojik ifade ÖSS soruları arasında yer almakta. 1994 ve 1996 yıllarında bu konu, ‘Sıcaklık arttıkça havanın taşıyabileceği su buharı miktarı da artar’ şeklinde ifade edilmiş. Aynı soru tipi ve yanlış ifade ÖSS 2000’de de ‘havanın taşıyabileceği maksimum su buharı’ şeklinde tekrarlanmış.
Halbuki Dalton’un 18. yüzyılda açıkladığı gibi herhangi bir ortamda gazlar, birbirlerinden bağımsız bir şekilde bulunurlar... Hava, su buharı dahil birçok gazın karışımından oluşur. Hava, su buharını ‘tutmaz’ veya ‘taşımaz.’ Su buharı, yani su molekülleri, havada azot, oksijen vb. moleküller gibi sadece ‘bulunur.’ Diğer bir deyişle, havada hiçbir gaz diğerinin hamalı değildir! Ayrıca bugün birçok kişi hálá, sıcak havanın soğuk havadan daha fazla su buharı taşıyabileceğini düşünmekte. Aslında bütün bunların yanlış olduğu çok basit bir deneyle gösterilebilir...
Böylece şu an, sık sık sıcaklık yerine ‘ısı’; türbülans yerine ‘hava boşluğu’; tayfunlar yerine ‘hortumlara yabancıyız, onlar tropiklerde oluşur’; ‘hortum radarda görülmez’; ozon gazındaki seyrelme yerine ‘ozon deliği’; Peru kıyılarındaki sıcak su akıntısı olan El Nino’ya ‘kasırga’ vb şeyler deyip duruyoruz. Bilimsel kavram ve kelimeleri bu kadar çok yanlış kullanan bir halk, bilimde nasıl ilerleyebilir? Bu tür yanlış kavram ve düşüncelerden bir an önce kurtulmalıyız!
Bunun için sıcaklık ile ısı arasındaki farkı soran şu ÖSS fen bilgisi sorusu çok yararlı olmuştur:
2001 ÖSS: Isı ve sıcaklık kavramları, aşağıdakilerin hangisinde yanlış kullanılmıştır?
A) Arı suyun normal kaynama sıcaklığı 10 C’dir.
B) Sağlıklı bir kişinin vücut ısısı 36,5 C’dir.
C) Buzdolabının soğutucu bölmesinde sıcaklık yaklaşık 5 C’dir.
D) Odun kömürünün yanma ısısı 8000 kal/g’dır.
E) 1 kalori, 1 gram arı suyun sıcaklığını 1 C yükseltir.
Şimdi pek çok kişiye tuhaf gelecek ama bu sorunun doğru yanıtı (B)’dir. Yani, ‘vücut ısısı’ demek yanlıştır! Doğrusu ‘vücut sıcaklığı’dır... Bu seneki nemle ilgili şu soru da bana tartışmalı geldi:
2004 ÖSS: Bir ülkede yer alan X ve Y yörelerinde ormanların bir bölümü yangın nedeniyle tahrip olmuştur. Bu alanlar kendi halinde bırakıldığında, X yöresinde orman bir süre sonra kendini yenilemiş. Y yöresinde ise yenileyememiş ve ağaçlandırma yapılması gerekmiştir. Buna göre, X ve Y yöreleri için aşağıdakilerden hangisi kesinlikle doğrudur?
A) X yöresinde nem oranı Y yöresindekinden fazladır.
B) X ve Y yörelerinin enlemleri farklıdır.
C) Y yöresinde akarsu ağı X yöresindekinden daha sıktır.
D) Y yöresinin ortalama yükseltisi X yöresindekinden fazladır.
E) X yöresinin yüzölçümü Y yöresindekinden büyüktür.
EĞİTİM ŞART AMA NASIL?
‘Nem oranı’nın (yani bağıl nemin) yüksek olması havanın ve/veya toprağın nemli olması anlamına gelmez! Çünkü bağıl nem, su veya su buharı miktarının bir ölçüsü değildir. Ayrıca, ‘nem oranı’nın yüksek olması o yerin yağışlı bir yer veya toprağının sulu olduğu anlamına da gelmez. Bunların tersi düşünülerek bu sorunun yanıtına (A) denilmiş ise soru yanlıştır... Nem oranı, o sıcaklıktaki havada buharlaşma ile yoğuşmanın ne kadar dengede olduğunu gösterir. Ayrıca en çok nemden şikayet edilen yaz ayları, aylık ortalama nem oranının en düşük olduğu aylardır!
Ancak sis oluşabilen, çok yüksek nem oranlarında bitkilerin terlemeyle su kaybı durabilir. Örneğin, Pasifik Okyanusu’nda oluşup Kaliforniya kıyılarına rüzgarla taşınan sisler, yaz aylarında sahil bölgelerindeki Kaliforniya Selvisi olarak adlandırılan dünyanın en yüksek ağaçlarının hayatta kalmasına yardımcı olur. Sis, (100 metreden daha yüksek olan) bu ağaçları gövdelerinde yukarıya doğru suyu pompalama işinden kurtarır. Ancak sisler, (aksi takdirde dünyanın en kurak bölgeleri olabilecek bazı yerlere) önemli miktarda nem taşıyabilir. Örneğin Peru’nun, Lima şehri için bu durum geçerlidir. Yılda 20 mm civarında yağış alan Lima’da, ‘garua’ olarak adlandırılan sürekli bir sisin sonucu olarak yeryüzü yemyeşildir. Halbuki, bütün bu ayrıntılar düşünülerek bu soru hazırlanmamış ve coğrafya derslerinde öğretilmemiştir...
Özetle, coğrafya ile meteoroloji ve iklim bilimi birbirleriyle ilişkili ama farklı uzmanlık alanlarıdır. İklim bilimi, sözel değil fen ağırlıklı olmasına rağmen ülkemizde neden sözel bir konuymuş muamelesi görür? Ya da neden bu kavramlar böyle karıştırılır? Eğitim şart! Ama nasıl?
‘Soruyu derhal cevaplayabildiğim için çok hoşnudum. Bilmiyorum dedim’, Mark Twin. Ben de öyle!