Bugünlerde kafamı eşyalara ve mutluluk endeksine takmış durumdayım. Eşyalar nereden, nasıl geliyor, işimizi bitirip attıktan sonra nereye gidiyor?
Kendimizi iyi hissetmek için daha çok, daha çok alışveriş yaptıkça neden mutluluk endeksimiz yükselmiyor, tam tersine düşüyor? Bu işte bir terslik var!
11 Eylül’de ABD şoktayken Başkan Bush, duruma uygun "yas tutun, dua edin, ümit edin gibi" önerilerde bulunabilecekken, "alışveriş yapın" dedi! Evet, sadece "alış- veriş yapın!.."
Ben ise eşyalara kafayı takmış durumdayım. Aldığımız şeylerin nereden geldiğini ve attığımızda nereye gittiklerini hiç merak ettiniz mi? Ders kitapları, "kullandığımız ’şey’ler kaynak edinimi, üretim, dağıtım, tüketim ve atıkların ortadan kaldırılması gibi farklı evrelerden geçer" diyor. Fakat bu sistemde eksik kalan başka önemli "şey"ler de var.
Eksik olan en önemli "şey"lerden biri insan. Başka ne eksik bu sistemde? Doğal kaynakların sömürüsü anlamına gelen ve yeryüzünün tahribatı için süslü bir kelime olan "kaynak edinimi". Ağaçları kesiyoruz, maden çıkarmak için dağları deşiyoruz, tüm suyu kullanıyoruz ve hayvanları yok ediyoruz. İşte burada ilk sınırla karşılaşıyoruz. Kaynaklar tükeniyor. Çok fazla "şey" kullanarak yeryüzünün insanlar için yaşanabilir olma özelliğine zarar veriyoruz. Biliyorum, duyması zor ama bu gerçekle yüzleşmeli ve bu konuda bir şeyler yapmalıyız, çünkü bizim sadece bir yeryüzümüz var.
TV KARŞISINDA BİRİNCİL KİMLİĞİMİZ DEĞİŞİYOR
Bir sonraki aşamada, kaynaklar üretim sürecine alınır ve burada zehirli kimyasallarla doğal kaynakları karıştırıp zehirli ürünler elde etmek için enerji kullanırız. Bugün ticarette kullanılan 100 binin üzerinde sentetik kimyasal var. Bunların sadece küçük bir kısmı insan sağlığına etkileri konusunda test edilmiş. Yani bu zehirli maddelerin sağlığımıza ve doğaya etkilerini tam olarak bilmiyoruz. Ama bir şeyi biliyoruz: Üretim sürecimize bu zehirli maddeleri katmaya devam ettiğimiz sürece, evlerimize, iş yerlerimize ve okullarımıza aldığımız eşyalarla birlikte bu zehirli maddeleri de almaya devam edeceğiz.
Peki, bütün bu doğal kaynaklar ürünlere dönüştükten sonra ne oluyor? Dağıtım için ayağımıza geliyorlar. Dağıtım "tüm bu zehirli ıvır zıvırı bir an önce satmak" anlamına gelir. Burada hedef, insanların "şey"leri almaya devam etmesini sağlamak ve stoğu eritmektir. Biz sadece birer tüketici olduk. Bizlerin birincil kimlikleri, artık anneler, öğretmenler, çiftçiler olmak değil, sadece tüketiciler olmak. İnsan olarak değerlerimizin ölçüldüğü ve topluma sunulduğu tek yol, bu probleme ne kadar katkı yaptığımız ve ne kadar tükettiğimiz ile ilgili. Durum böyle olunca, biz ne yaparız? Alışveriş, alışveriş yaparız. Kuzey Amerika’da bu sistem üzerinden akan materyallerin yüzde 99’u, bir daha kullanılamayacak şekilde çöpe dönüşmekte.
BU NE BİÇİM ENDEKS?
Şimdi, böylesine bir tüketim çılgınlığıyla bu gezegeni nasıl çekip çevireceğiz? Bu her zaman böyle değildi. Anneannenize sorun. Onun zamanında, idareli olmak, elindekilerin kıymetini bilmek ve tutumlu olmak değerli sayılırdı. Şu anda daha önce hiç olmadığı kadar çok şeyimiz olmasına rağmen yapılan anketlerin sonucunda görmekteyiz ki, ulusal mutluluk endeksi aslında düşüyor. Artık daha fazla eşyamız var ama mutludeğiliz!
Sahip olduğumuz kıt boş zamanda yaptığımız iki ana aktivite nedir biliyor musunuz? TV seyretmek ve alışveriş yapmak. Reklamlar bize "can sıkıcı" olduğumuzu söyler. Kendimizi iyi hissetmek için hemen alışveriş yapmak zorundayız! Tabii, yeni aldığımız eşyaların parasını ödeyebilmek için daha fazla çalışmamız gerekir. Daha da yorgun eve gelir, koltuğa çöker ve daha fazla TV seyrederiz. Reklamlar bize tekrar alışveriş merkezine gitmemizi söyler. Ve sonunda satın aldığımız "şey"lerin hepsi de çöpe. Böylece bu sistemde atıkların ortadan kaldırılması aşamasına gelmiş oluyoruz.
BU FİLMİ, ALTI AYDA ÜÇ MİLYON KİŞİ İZLEDİ
Gördüğünüz gibi sistem, kriz içinde. Bütün izlediğimiz yol boyunca pek çok sınırı zorluyoruz. İklim değişikliğinden mutluluğun azalmasına kadar, bu sistem çalışmıyor. Aslında tek ihtiyacımız olan "şey", bu yanlış "kullan-at zihniyeti"nden kurtulmaktır.
Yukarıda özetlenen satırlar, The Story of Stuff ("Şey"lerin Hikáyesi) filminin yapımcısı Annie’ye ait. Bu film web’de (www. storyofstuff .com) yayınlandığı tarihten bugüne (6 ay içinde), 217 ülkeden 3 milyon civarında kişi tarafından izlendi. Türkiye’de "Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi" adlı bir sivil oluşum, filmin Türkçe dublajını yaparak web’de yayınlamak ve Türkçe DVD’leri STK’lar ve eğitim kurumları ile paylaşabilmek için çalışıyor. Bilgi ve desteğiniz için surdurulebiliryasam @gmail.com adresine yazabilirsiniz.